azizim şimdi bu kelimenin yazımında a sesinin üzerine şapka konması yaygın bir yanlış hâline gelmiştir. bu yanlış nedeniyle a sesinden önceki “k” sesi ince telaffuz edilmektedir. esasen kelime, k’nın kalın okunuşuyla telaffuz edilmelidir. (aşağıdaki yazımda şapka, "a" sesini uzun okutmak amacıyla konmuştur. şapkanın "k" sesini inceltici etkisi göz ardı edilmelidir. tdk imla kılavuzu’nda kelimenin yazımı "zülfikar" şeklindedir)
ha çok mu sallıyom tdk’yı? yok. meseleye biraz daha inandırıcılık katsın diye yazmışımdır.
etimolojisi
zü(zû): sahip, malik (buradaki "z" sesi arap alfabesinin dokuzuncu harfi olan d/zel olup palatel/peltek okunmaktadır; yani dilucunun üst dişlere yapıştırılarak çıkarılması hali; "u" sesi ise iki yanyana iki u sesi uzunluğunca telafuffuz edilir)
el: tanım edatı/harf-i tarif,
fekâr: fıkra(omurga kemiği --> temel anlamı; yani "latife" değil, omurga kemiklerinin herbirine arapçada fıkra denir)’nın çokluk biçimi/çoğulu; yani omurgalar/kaburgalar (burada arap telaffuzuna göre fekâr, "fakâr" olur. fekâr/fikâr, bizim sözlüklerde geçen hâlidir. "k" sesi ise(kaf) arap alfabesinin yirmi birinci harfi olan kalın k (art damak k’sı)’dir, "a" sesi de yanyana iki a uzunluğunca uzun okunur)
zü + el + fekâr = zü’l-fekâr (arapça tamlama kurallarına göre "zû" kelimesinden sonra gelen "el" tanım edatının e harfi(elif sesi) kendisinden önceki uzun ünlünün varlığı sebebiyle "aşınma"ya uğrayarak kaybolur, geriye "l" sesi kalır ve önceki kelimeye bu şekilde yapıştırılır. burada "e" sesinin görünmemesi bu yüzdendir)
zeyil: birkaç internet sitesinde bu "fikâr" kısmını, fikir’den gelir, yok efendim "fakara" deldi demektir diye yazan etimoloji yobazı arkadaşlar gördüm. zülfikara "delici", "fikir sahibi", "iki başlı" gibi anlamlar yüklemişler. bi de "el" edatını zû’ya yapıştırıp "zul" diye açıklamışlar. ne güzel böyle görünüşe bakarak tanım yapmak. sallamak demek bu herhalde. yav azizim önemli bir şey yazıyorsunuz. bari insanlara yanlış öğretmeyin. açın bi sözlük, okuyun. hatta osmanlıca okuyabilenler şemseddin sami’nin kamus-ı türki adlı sözlüğüne baksın.
neyse;
en sonunda geriye "d/zuulfakâr" tarzında bir şey kalır tabi; ancak dilimizin yapısı gereği kelimeyi "zülfikar" şeklinde okuyoruz. burada ilk hecedeki "l" sesi "uzun u"yu "ü"ye; üçüncü hecedeki "k" sesi de(ince kabul edilerek) "e" sesini "i"ye çevirmiştir. bunda, dediğim gibi "a" sesinin üzerine şapka konması da etkili olmuştur.
ha şimdi arkadaşların "e nası okucaz bunu hödük?" dediğini duyar gibiyim. valla azizim isteyen istediği gibi okusun.en azından etimolojiyi seven, belagate önem veren adamlar hiç olmazsa "k" sesini aslına uygun olarak kalın okuyabilir. nihayetinde bu problem "ikamet" sözcüğündeki "k" için de geçerli. baştan yanlış öğretmişler, millet n’apsın... ayrıca "ne gerek vardı bu kadar laf kalabalığına, anlamını ver, hikayesini yaz geç" diyen arkadaşlar da olabilir. ama herkesin bir işi var, değil mi? bizim işimiz de etimoloji. onun da talibi çıkar elbet.
şimdi gelelim anlamına:
arapça, bir tamlama şeklinde olan kelime ilk etapta “omurgaları olan/omurgalı/kaburgalı” şeklinde türkçeye çevrilebilir. esasen zülfikar omurga kemikleri suretinde menevişi/haresi olan meşhur bir kılıçtır. bu kılıç bedir savaşı’nda yağma/ganimet yoluyla ele geçirilip daha sonra uhud savaşı’nda hz. muhammed tarafından hz. ali efendimize ihsan edilmiştir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?