birgün gider, bir seyahat
acentasından, uzak bir
yere, tek-yön bir bilet
alırsın -o akşam kalkan
bir uçağa.
eve döner, gardrobunu
açar, yanında götürmen
gereken gömlekleri,
pantalonları (gerekiyorsa,
kazakları, yelekleri,
ceketleri, paltoları) çıkarır,
yatağın üstüne serersin.
bunlara yetecek
büyüklükte bir bavul seçip,
en alta ayakkabıları (yük
odasından; naylon torbaları
içinde), sonra giysileri;
pantalonları, gömlekleri...,
en üste de iç çamaşırları,
çorapları (çekmeceden;
bohça içinde) yerleştirir,
bavulu kaparsın.
başka bir -daha küçük;
belki omuzdan asma-
çanta seçer, çalışma
odasına gider, götürmen
gereken kitapları,
defterleri, kalemleri, vb.
seçersin -en sevdiğin, o
arada okuman gereken altı
kitap, o sırada yazdığın, o
arada yazman gereken
iki-üç defter, kalemlerin,
bir miktar kağıt (zarflar
içinde), vb.
bavulun ve çantan hazırdır.
sen de yolculuk ile
gideceğin yerin gerektirdiği
biçimde giyinirsin.uçağın
kalkış saati yaklaşırken,
telefona gider, saatine
bakarsın; beklersin.
tam kalkış saati, dakikası
gelince, ahizeyi kaldırır,
havalanına gitmek için
taksi çağırırsın.
tam vaktinde orada
olacaksın.
anlama- / de ki işte
rayiş
oruç aruoba
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?