yıldırım önal karakteristik tondaki konuşmasıyla, bakışıyla, yaşlı gözleriyle, aksak yürüyüşüyle, hüzün kokan yüzüyle, tavrıyla izleyeni etkisi altına alan oyunculuğuyla nevi şahsına münhasır bir isim. genelde zayıf, aciz, yokluk içindeki “baba” rolleri ile belleğimde yer etmiş. fakat, çok küçükken izlediğim bir rolü yüzünden, bana epey bir zaman “korku” vermişti gözleri, konuşması. ne zaman o’nu görecek ya da konuşmasını duyacak olsam, mıh gibi olurdum. hiç unutmam, ankara küçük tiyatro’da oyun izlediğim bir gün, oyun arasında salonda dolaşırken, birden duvarda o’nun büyükçe bir fotoğrafına rast gelmiş ve halka halka olmuş gözlerini görür görmez içim “ürpertiyle” dolmuştu. yıldırım önal’ın şahsımda, hem korku verici, hem de saygı ve sevgi uyandırıcı bir iz bırakmış olması izahı zor bir çelişkidir. emanetindeki parayı bir kadına kaptıran veznedar rolündeki “şehvet kurbanı” filmi unutamadığım filmlerinin başında gelir.
sanatçıların, dahası tüm insanların alkolde ne bulduklarını bilmiyorum. alkol, insana cesaret mi veriyor, güç mü? bir nevi arkadaş mı alkol? bilmiyorum. alkol bağımlılığı yüzünden önce bir gözünü feda eden yıldırım önal, erken denilebilecek yaşta aramızdan ayrılmış. 31 doğumlu oyuncu, 82 yılının sonbaharında bu dünyayı terk eylemiş. allah rahmet eylesin.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?