:------------------------------kankankankankankankankankankankankankan--------------------------------:
önce başıma bir darbe alıyorum. hafif bir darbe. alnımın sağında bir iz oluşuyor. canım acıyor. sonra alnımın tam ortasından kocaman bir darbe alıyorum. kafam ve toprağın üzerinde kalmış gövdem arkaya doğru hacıyatmaz gibi kaykılıyor ama yıkılmıyorum. yıkılamıyorum. kanım parmak uçlarımdan koltuğa damlıyor. kanım son damlasına kadar akacak biliyorum.
koltuk ıslanıyor ve sinemanın halı kaplı yerleri. ellerim uyuşmuş hiçbişi yapamıyorum. gövdem hızlandırılmış görüntüde oracıkta bir deri bir iskeletten doğaya karışmak üzere üretilmiş poşetler gibi yok olacak sanki.
sinema koltuğundaki ıslaklık lisedeyken bize anlattıkları şehir efsanesi üç film birden sinemaların koltuklarındaki gibi şehvetin yapış yapış ıslaklığı değil elbet. aslında tam da şehvetten.
14 yaşındaki bir çocuk-kadınla evlenmesi için kendinden boşanmayan karısına yalan yere iftira atan adamın karısından nafaka da vermeden kurtulmak üzere zina suçundan recm edilmesini bizzat kendi eliyle düzenlediği bir olayda şehvet? evet başrolde. dehşet. şehvet. dehşet. şehvet. vahşet. şehvet. dehşet. nasıl da aynı harfler var işin içinde? ve nedense hep erkeklerin dehşete şehvete vahşete açlığı.
saçlarından kan damlarken ben saçlarımı yolarak ağlıyordum. tüm erkek neslinden ve "o artık benim kızım değil hadi artık öldürelim şu fahişeyi" diye bağıran babasının nezdinde babamdan da nefret ederek. kocaları konu bile etmiyorum.
ellerim titriyor. sinemada 5 kişiyiz. bir tek ben yalnızım. neyse ki.
:------------------------------kankankankankankankankankankankankankan--------------------------------:
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?