klasik solcu aydın tipi, genelde halk kitlelerini karanlık içindeki bir yığın gibi görür. bütün gerici eylemlerde onlar yer almıştır, gerici partileri iktidara getiren onların oylarıdır, onlar cahildir, aydın düşmanıdır vs.! bu önyargılar yüzünden halk kitlelerinin, işçi ve emekçilerin asla kendi değerlerine ulaşamayacaklarını, kendileriyle kitleler arasında sürekli bir çelişki ve çatışma bulunacağını varsayar. kuşkusuz bu önyargılar, kendi yaşam tarzlarından, küçük-burjuva alışkanlıklarından da beslenir ve sürekli büyür. bu yüzden bir işçi toplantısında sakallı ya da takkeli bir işçi gördüğünde korkusu depreşir. kendisini oraya ait hissetmez ve bir an önce ilerici, solcu topluluğuna gitmeyi özler. kendisini rahat, güvende ve anlaşılır bulduğu tek yer burasıdır.
kendi söyleyip kendi dinlemeye alışmıştır. marksist literatürü su gibi içmiş olmakla övünür, türkiyenin ve dünyanın bütün meselelerini derinlemesine bilir, ama bir işçiyle işyerindeki problemini konuşmak, bir üreticiyle iki çift laf etmek durumunda kalınca sıkıntıdan boğulur. her şeyden önce, kesinlikle anlaşılmayacağına inanmıştır. bu onun iki sözü bir araya getirmesini engeller. nasıl olsa anlaşılmayacağım diye düşünür. oysa, aslında işçilerin ve emekçilerin gerçek sorunlarından habersizdir. bir bütün olarak sınıfın yaşam koşullarını, gündelik meselelerini bilmez. sendikaları, fabrikaları, mahalleleri tanımadığı için, ağzını açınca da derin teorik analizlerden başkasını çıkarmayı beceremeyeceğinden susup kalır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?