genelde bu bölüme girebilmek için bir yetenek sınavına girmek gerekir.ilk iki seneniz özelliklede 2. seneniz genelde olabildigince zor ve kazık geçer.ilk iki senede yaptıgınız tüm projelerinizi flomastel denilen yeni kullanmaya başlayınca ana avrat sövülen bir kalemle renklendirmeniz gerekebilir.ama 3.ve 4. sınıfta bu kalemler boyalar yerini laptoplara yani bilgisayarda çizime bırakır.ama ilk iki sene verilen bilgisayarda tasarım derslerini yeterince iplemeyen arkadaşlar için 3. ve 4. seneler bilgisayar kurslarının kapılarında geçer.en nihayetinde okulu tamamladıktan sonra iç mimar ünvanıyla iç mimarlar odasına kaydolarak iş hayatına atılırsınız.
eğer yüksek bi dereceyle biteremediyseniz okulu yada bir yerde torpiliniz yoksa her iş başvurusu yaptıgınız yerlerde en son tercih olarak görülürsünüz.mimarlar hep önünüze geçer.piyasada işlerinizi alırlar.nası olur! olurmu lan böyle iş! dersin ama bal gibi olur.iç mimarlar odasının eli armutmu topluyo dersin isyan edersin aidatını ödemezsin.ama nafile...mimarlar herşeyi biz yaparız ulan edalarında sizi ezebilir bunlar ne anlar mimarlıktan dekoratör bunlar diye arkanızdan söverler.ama aslında sizin aldıgınız detay eğitiminin 10da 1 ini almamışlardır.en içler acısı olansa bütün belediyelerde eskişehir belediyesi hariç iç mimarların alanına giren işleri iç mimarlar yapma yetkisine sahip değillerdir ancak bir mimar arkadaş bulup imza attırarak proje onaylatılabilir.buda iç mimarlığın en acı gerçeğidir.uzun lafın kısası ya okulundan dereceyle cıkıp rahatca bir işe girebileceksin yada iç mimarlar odasına adam gibi tuttugunu koparan biri gelene kadar bekliyeceksin.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?