aslında her fikir yansızdır, ya da öyle olmalıdır; ama insan onu canlandırır, alevlerini ve cinnetlerini yansıtır ona, saflığını yitirmiş, inanca dönüştürülmüş fikir, zaman içindeki yerini alır,
bir olay çehresine bürünür: mantıktan sara hastalığına geçiş tamamlanmış olur…
ideolojiler,
doktrinler ve kanlı şakalar böyle doğar…
içgüdüsel olarak putlara taptığımızdan, düşlerimizin ve çıkarlarımızın nesnelerini kayıtsız şartsız şeyler haline getiririz…
tarih bir sahte mutlaklar geçidinden, bahaneler adına dikilmiş bir
tapınaklar dizisinden, zihnin gayri muhtemel önünde küçülmesinden ibarettir…
dinden uzaklaştığında bile insan, dine tabi kalır…
bütün çabasıyla tanrı benzerleri yaratır…
sonra da benimser bunları ateşlilikle: içinde ki kurgu ihtiyacı, mitoloji ihtiyacı, apaçık gerçeğin ve gülünçlüğün üstesinden gelir…
bütün cinayetlerin sorumluluğu tapma gücündedir…
bir tanrıyı yakışıksızca seven kişi, başkalarını da onu sevmeye zorlar…
buna razı olmazlarsa, onları yok etmeye de hazırdır…
hiçbir hoşgörüsüzlük, ideolojik taviz vermezlik veya din yayıcılığı yoktur ki, şevkin hayvani temelini açığa vurmasın…
hele insan ilgisizlik melekesini bir yitirsin : potansiyel bir katil haline gelir…
hele fikrini tanrıya dönüştürsün : bunun sonuçları sayılamayacak kadar çoktur…
ancak bir tanrı ya da tanrı taklitleri adına insan öldürülür…
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?