istavritin küçüğü.
ve bir şiir:
küçük istavrit, yiyecek bir şey sanıp hızla atıldı çapariye
önce müthiş bir acı duydu dudağında
gümbür gümbür oldu yüreği
sonra hızla çekildi yukarıya...
aslında hep merak etmişti denizlerin üstünü
neye benzerdi acep gökyüzü.
bir yanda büyük bir merak
bir yanda ölüm korkusu...
"dudağı yarıklar"
denir şanslıdır onlar,
hani görüp de gökyüzünü, insanı,
oltadan son anda kurtulanlar...
ne çare balıkçının parmakları hoyratça kavradı onu
küçük istavrit anladı yolun sonu olduğunu.
koca denizlere sığmazdı yüreği.
oysa şimdi, yüzerken küçücük yeşil leğende,
cansız uzanıvermiş dostlarına değiyordu minik yüzgeci...
insanlar gelip geçtiler önünden,
bir kedi yalanarak baktı gözünün içine
yavaşça karardı dünyası, başı da dönüyordu.
son bir kez düşündü derin maviyi,
beyaz mercanı, bir de yeşil yosunu...
işte tam o anda eğilip aldım onu.
yürüdüm deniz kenarına,
bir öpücük kondurup başına,
iki damla gözyaşından ibaret sade bir törenle,
saldım denizin sularına...
bir an öylece baka-kaldı suyun yüzünde,
sonra sevinçle dibe daldı.
gitti tüm kederimi söküp atarak,
teşekkürü de ihmal etmemişti.
bir kaç değerli pulunu elime, avuçlarıma bırakarak...
balıkçı ve kedi şaşkın baktılar yüzüme.
sorar gibiydiler, neden yaptın bunu niye?
"bir gün dedim, bulursam kendimi
yeşil leğendeki küçük istavrit kadar çaresiz,
son ana kadar hep bir umudum olsun diye..."
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?