geceye selam eder kalemim,
“ben geldim” der.
anı şerefli kılmak istercesine fısıldar kağıda..
yenik düşürür ellerimi.
kıpkırmızı bir küfür gibi yakışıksız,
öylesine yazmak var şimdi bu vakit.
ne gelirse kabulüm deyip, yüreğe vermek kendini..
tek nefeste harcamak tüm bildiklerini..
“benden öte köy yok” derdim.
alnıma düşen perçeme değdiğinde anladım, varmış.
bazı geceler bitmez hani,
gündüzlerin sabıkaları geçer göz önünden,
göze gelmiş mutluluklar,
göz göze aşklar,
göz göz acılar,
gözler…
o anların meyvesi olmuş dağarcık teslim eder kendini kaleme,
“yaz” der hani..
hani öylesine,
hani kırmızı bir hevesle,
başka rengin, başka sözün, başka köyün olmadığı yerlere gider ya akıl,
kalmaz yerinde.
“anlat” der,
kalmasın zerre içinde,
kifayet aramaktan yorgun düşer kalem.
tasvirini yapamaz ne gecenin, ne rengin.
hep nokta koyacakmış kadar keskin,
inadına virgüle dadanacak kadar gidişsiz hamlelerle süsler zemini.
öyle geldin bana,
tüm gitmişliğime rağmen geldin.
aradın, buldun beni.. kaçarken yakaladın..
saklanırken sobeledin.
içerimdekilerle hani, taa içerimdekilerle
buldun beni.
“yaşa” der ya hani bazen…
susmaz ya kalem.
öyle geldim sana,
tüm susmuşluğuma rağmen geldim.
“bitmez” der ya bazı,
bilir ya kalem…
öyle gittim o’na..
tüm küskünlüğüme rağmen gittim.
kırmızı bir gecenin, kafiyesiz “sonsöz”üdür bu;
yazmaksa bunca eylem,
ihtilal zamanıdır!
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?