tüm sorunun kendini sözlüke ait hissetme ya da sözlükten dışlanmış hissetme noktasında kilitlendiği oluşum..
sözlükü ne olarak gördüğünüzle alakalı bir durumdan bahsediyorum: bilgi paylaşımıysa amaç (ki, sanırım öyle) öncelikli amaç, "birlikte" bir şeyleri öğrenmeliyiz: ayar mekanizmasının ise sadece bilginin doğruluğu/yanlışlığı üzerinden işlediği gerçeğini göz öünüe alırsak (ki, bilginin doğruluğu da ölçülebilir bir şeydir; nesnel olduğu için), subjektif ayarlaşmanın ne kadar gereksiz olduğunu fark edebilir miyiz:
edemez miyiz: o zaman çarpışırız, düşüncesi ne kadar banalse, taraf olduğunuz bir düşünce şeysini de sonuna kadar savunmak o kadar doğrudur kanaatimce... ama bunu, hakarete, küfüre dökmeden..
doğru bildiklerinizi söylemekten şaşmadığınız sürece dokuz köyden kovulma ihtimaliniz var, ancak: yıllar sonra birinin "aa, doğru söylemiş aslında" diyeceğinden eminseniz, yazın efenim:
bilginizi kusun sözlüğe, nefretinizi değil..
not: hımmm, nefretinizi kusmak istiyorsanız da, ironi sınırları içinde kusabilirsiniz: aman dikkat, kusmak için elinizi bademciğinize götürdüğünüzde eliniz kirlenmesin...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?