Kendi adıma söylemem gerekirse bir sanatım olmamıştır ancak sanat olmadan da yaşayamam. Peki sanat insanın varoluşunun bir parçası mıdır?
Geriye dönüp baktığımda 60'da camuş'un ölümü bile insana bir bakış açısı kazandırıyor, ironik ve bir o kadar da absürt.
Bir defasında albert'e "en absürt ölüm şekli ne olabilir ? " diye sorduklarında, -herhalde araba kazasında ölmek olurdu, diye cevaplamış. Nitekim Albert Camus bir trafik kazasında yanında editör bir arkadaşı ile hayatını kaybetmiştir.
İşte insanın doğumu da ölümü de bu kadar saçma ve ahmakça geliyor bana. Bir hiçlikten, bir rastgelelikten meyva veren hayat bizi bilinmezliğin ortasına bırakıyor.
Sanat dedik de toplumu da konuşmadan olmaz, bilhassa toplumu bu kadar etkileyen bir oluşumun toplum için yapılmaması yerinde bir düşünce olacaktır.
-Her arz, kendi talebini yaratır.
İnsanlığın doğumundan bu yana yapılan her heykel, söylenen her şarkı eğer toplumun tamamı tarafından kabul edilip bağra basılsaydı ortada ne entellektüellik ne de ahlaki değerler kalırdı. Bazı değerlerin sıradanlaşmaması adına atılacak en büyük adım belirli kitlelere hitap etmek olacaktır.
Karanlık ve aydınlık, iyi ve kötü hatta ölüm ve yaşam bile birbirini tamamlarken sanat ve toplum da bir noktada birbirini tamamlar, ancak bunun için geçilmemesi gereken çok ince bir çizgi vardır; heykele kim dokunacak ve tabloya kim bakacak.
Da vinci'nin de dediği gibi;
-Saper Vedere (görmeyi bilmek)
Kısacası insan da yaşam da saçma ve gereksizdir ama yine de yaşamak gerekir.Rastgelelik de hayatın bir parçasıdır ve alışmak insanın doğası gereğidir...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?