küçüktüm, her ay bir balık öldürür sonra yenisini isterdim, ama bu ölümleri bilerek değil severek yapardım, yani demek istediğim severken öldürürdüm.
bir keresinde havaya attığım balık ampüle çarpınca ızgara olup öldü, o anı hiç unutamam, tek istediğim babamın beni havaya atıp tuttuğu gibi bende balığıma baba şevkati gösterip havaya atıp tutmaktı ama fazla atınca oluyor böyle şeyler. yine günlerden birgün bir balık arkadaşı voleybol oynamak sureti ile koltuktan koltuğa attım, akabinde balık ölmedi!
ertesi sabah öldü..
balıkları çok seviyor, onlarsız olamıyordum, elime alıp mıncıklamasını sevdiğim başka hiç bir hayvan yoktu, fazla mıncıklanınca parmağının içine girdiği türden..
balıkları severken akıl almaz işkenceler yapmaya devam ediyor, iğrenç bir çocuk edasına bürünüyordum. akvaryumun içine ne varsa atıyordum, akvaryumdaki süs taşlarının içine balığı gömüyor, kaç saniye dayanacak diye bekliyordum, inanılır türden şeyler değildi..
lakin kendi yaptığım şeyler anlamsız olsa da kendim yaptığım için bana acı vermiyordu, üzülmüyordum balıklara, hemen gidip bir tane daha aldırıyordum nasıl olsa...
bir sabah kalktığımda herşeyin değişeceğini bilemeden...
evet o sabah gelmişti, yüzümü ahenkle yıkıyor bir an önce balığımla oynamaya gitmek için sabırsızlanıyordum, içeriye amerikan futbolcusu edasıyla daldım, gözümü kadir inanır bakışı ile akvaryuma diktim, robin williams gibi yürümeye başladım, ve o jude law gibi olmuş balığı gördüm..
bembeyaz kesilmişti, gözleri şişkin, ağzı açık, ağzından çıkan beyaz sarkıntılar, şişmiş bir gövde.
yırtınırcasına ağlamaya başladım, bunu yapan insan olamazdı...
ben ağlarken arkamdan kiki iki riki şeklinde gülen bir cisim belirdi, kız kardeşimden başkası değildi bu, niye gülüyorsun lan? dedim. senin balığının ağzını yapıştırmak istedim ama tüpün ucu tam girince hepsini içine boşalttım, dedi..
o an neye uğradığımı şaşırmıştım, bunca yıllık işkenceci ben kardeşimin yaptığı işkenceden dolayı titriyor, adeta kalbimin acısını götümde hissediyordum, böyle canilik görmemiştim...
uhu ile balığı katleden bir kardeşe sahiptim artık, birgün bizim ağzımıza da bali dayayabilecek bir kardeş, bir balığın ölümünü soğuk kanlılıkla anlatıp, üstüne gülen bir kardeş..
balığımı saksıya gömmüştüm, o günden sonra balık görmeye dayanamadım, belki bu bana bir ders olmuştu onları korumak adına, ama bu işkenceden sonra bir daha asla balık beslemedim..
hala uhu görünce tiksinir ve o olay aklıma gelir, bi japon balığının ağzına tüp sokmayı başarabilen kardeşimi tebrik ederim, hatırladıkça neden japon yapıştırıcısı kullanmadın diye de akıl veririm..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?