osmanlı devletinin son döneminde sadrazamlık makamına ve hükümete verilen ad. bab-ı âlî "yüce kapı" manasına gelmektedir. osmanlılarda "kapı" kelimesinin yanısıra aynı anlama gelen farsça "der" ve arapça "bab" kelimeleri "padişah ve sadrazam sarayı, devlet ve hükümet dairesi" manasında kullanılmıştır. islam ve türk tarihinde birliğin ve kuvvetin temsilcisi olarak kabul edilen devletin ve hükümetin merkezleri yüksek ve yüce olarak bilinmiş, dolayısıyla buralara aynı manada olmak üzere dergah, bab-ı saray, el-bab-üs-sultaniye, bab-ı hümayun, bab-ı ali, bab-ı asafi ve paşa kapısı gibi isimler verilmiştir.
osmanlılarda istanbul başkent oluncaya kadar devletin bütün işleri padişah saraylarında görülürdü. padişahın başkanlığında devletin ve halkın işlerine "divan" denilen bir mecliste bakılırdı. divan, osmanlıların ilk kuruluşundan beri vardı. fatih sultan mehmed, çıkardığı kanunnameyle bunu esaslara bağladı. önceleri padişahlar divana başkanlık ederken bu görev sadrazamlara geçti. ancak mühim kararlar alınacağı zaman yine padişahlar divana katılır ve başkanlık yaparlardı. bu durum 17. yüzyılın ikinci yarısına kadar devam etmiştir.
sadrazam başkanlığındaki teşkilata önceleri vezir kapısı, bab-ı asafi ve paşa kapısı gibi isimler verilmiş 18. yüzyılın sonlarında ise babıali denilmeye başlanmıştır. paşa kapısı, sadrazamın oturduğu yere göre istanbulun çeşitli semtlerine taşınmıştır. genellikle mahmudpaşa, gedikpaşa, atmeydanı, yerebatan semtlerinde bulunmuştur. 17. asırdan itibaren paşakapısının alayköşkünün karşısına taşınması ve istisnalar hariç sadrazamların burada oturmalarıyla babıali olarak bilinen yer ortaya çıkmıştır. bu mahalde ilk konağı, sultan birinci ahmedin sadrazamlarından derviş paşa yaptırmıştır. sadrazam halil paşa da, alayköşkü karşısında şimdiki başbakanlık arşivi binasının bulunduğu yerde bir saray inşa ettirmiştir. bunu sonradan sultan dördüncü mehmed tamir ettirip düzelttikten sonra, sadrazam derviş mehmed paşaya hediye etmişti. sonra da paşa kapısı için burada karar kılınmıştı.
1830larda nezaretlerin kurulmasına kadar babıalinin çalışma düzeni kendine has bazı özellikler taşımaktadır. bu dönemde sadrazamın yardımcısı sıfatıyla babıalide sadaret kethüdası, reisülküttab ve çavuşbaşıya bağlı üç büyük daire mevcuttu. kethüdanın babıalideki dairesi alay köşkü karşısındaki büyük kapının üzerindeydi. kethüda daha çok dahili işlerle uğraşırdı. vilayetlere giden yazılar ve gelenlerin cevapları burada hazırlanır, incelenir, asılları gönderilir, suretleri ise defterlere kaydedilirdi. bugün başbakanlık osmanlı arşivinde kethüda kalemine ait binlerce belge bulunmaktadır. reisülküttab ise sadaret teşkilatındaki yazışmaları idare ederdi. kendisine bağlı beylikçi, tahvil ve ruus kalemleri adıyla üç büro bulunmaktaydı. suçluların yakalanması ve cezalandırılması gibi adli işleri ise çavuşbaşı idare ederdi. çavuşbaşı sadrazama verilen arzuhalleri ya bizzat kendisi inceler veya tezkirecilere inceletirdi. sonra bunları ilgili mahkemelere havale ederdi. çavuşbaşının emri altında 600den fazla çavuş görev yapardı. babıalide üst düzeydeki bu üç görevliden sonra ikinci derecede büyük ve küçük tezkireciler, mektupçu, beylikçi, teşrifatçı ve kâhya kâtibinin oluşturduğu altı müsteşar gelmekteydi. daha sonra bu memur kadrosu, osmanlı bürokrasisini teşkil edecek tarzda genişletilmiştir.
nitekim 1830lardan sonra nezaretlerin kurulmaya başlanmasıyla babıali, yavaş yavaş yeni teşkilat ve çalışma dönemine girmiştir. bilhassa 1838de teşkil edilen meclis-i vâlâyı ahkâm-ı adliyye ile dâr-ı şûrâ-yı bâb-ı âlî adlı iki meclis babıalinin gelişmesinde ve çalışmalarında önemli bir merhaleyi gerçekleştirmişlerdir. idarî, adlî ve askerî sahada dâr-ı şûrâda alınan kararlar meclis-i vâlâya giderdi. burada görüşülüp kabul edilenler ise sadrazam tasvibinden sonra, padişahın tasdikiyle kesinlik kazanırdı. tanzimatın ilanı ile bu iki meclis birleştirildi ve babıalideki yeni binasına taşındı. çalışmalarına burada aralıksız devam eden yeni meclis, 1854te meclis-i âlî-yi tanzimât ve meclis-i ahkâm-ı adliyye olarak tekrar ikiye ayrıldı. 1861de yeniden birleştirildi ise de 1868de şûrâ-yı devlet ve dîvân-ı ahkâm-ı adliyye adlarıyla yeniden ikiye ayrılarak son şeklini aldı. şûrâ-yı devlet idari işlere, dîvân-ı ahkâm-ı adliyye ise yargı işlerine bakmaya başladı.
1847 yılından itibaren yayınlanmaya başlayan devlet salnamelerine göre babıali heyeti adı altında sadaret dairesi, şûrâ-yı devlet, dahiliye nezareti, hariciye nezareti yer almaktadır.
babıalide memurlar, sabahları gün doğumunda işe başlar, akşamdan bir saat önce işlerinden ayrılırlardı. ne suretle olursa olsun, izinsiz iş yerlerinden ayrılmaları yasaktı. babıaliyi en çok meşgul eden konular iç ve dış siyasi meselelerdi. 19. asırda merkez ve eyalet teşkilatında pek çok değişiklikler yapılmıştı. bu düzenlemelerin yanında eyaletlerin ekonomik durumundan, etnik ve dini yapısından kaynaklanan pek çok problemleri mevcuttu. babıali, her konuda, uzmanların raporlarına dayanarak çeşitli ıslahatlar yapardı. ihtilaflı yerlere uzun veya kısa vadeli müfettişler gönderilerek, huzursuzluk hakkında bilgi alınır ve ona göre tavır konulurdu. gayrimüslim cemaatlerin meseleleri de babıaliyi en çok meşgul eden meselelerden biri olmuştur. diğer taraftan 18. asrın sonlarından itibaren diplomasinin öneminin artması ve osmanlı devletinin sık sık batının ültimatomlarına maruz kalması dış meselelerin artmasına da yol açmıştır. bilhassa fransa, ingiltere ve rusyanın osmanlı devletinin iç işlerine karışması babıaliyi rahatsız etmiş ve çeşitli diplomatik yollarla cevap vermeye zorlamıştır. bu tür yabancı müdahaleler babıaliyi zaman zaman güç durumlara düşürmüş ise de devlet olmanın tecrübesinin artması ve onların dış siyasette olgunlaşması gibi neticelere de sebep olmuştur. halkın davalarının dinlenmesi de babıalinin önemli işlerinden biridir. tanzimat öncesi dönemde sadrazamın huzurunda huzur mürafaası adıyla bakılan davalar vardı. babıalide sadrazam divanında cuma günü rumeli ve anadolu kazaskerleri, çarşamba günleri ise istanbul kadısı halkın şikayetlerini dinlerdi. 1838de ise dahiliye nezareti işlerinin başvekalete devredilmesi ve dolayısıyla muamelatın artması üzerine huzur mürafaaları babıaliden bab-ı meşihata nakledilmiştir.
sultan abdülmecid ve sultan abdülaziz han devirleri babıalinin devlet idaresinde tamamen nüfuz sahibi olduğu bir devreyi teşkil eder. bu devreden sonra devlet idaresi, padişahların eline geçmiş ve ikinci meşrutiyete kadar bu idare tarzı devam etmiştir.
osmanlı devletinin yıkılması ile birlikte babıalinin bulunduğu bina büyük millet meclisi hükümetinin istanbul mümessilliğine tahsis edilmiş, sonra da bugün olduğu gibi, istanbul valiliğine verilmiştir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?