saçın uzar derler yağmur suyuyla,bir de romantik diye sevdiceğinle yapılırdı,rahatlatır insanı saçlarının islanması,yüzüne düşen damlacıklar gökyüzünün gözyaşları gibi gelir de rahatlarsın yalnızca ağlayan sen değilsin diye.sevgilinle yağmurda kavga etmek çok tehlikelidir,üstüne atlayınca o paçaların dizine kadar ıslanır,ıslak iki insan iyice birbirine yapışır ama sinirini geçiremez suyun elektriği bile.olan biten griptir ve de garip.bazen bir apartman aralığında dinmesi beklenir.şarabın da vardır hazırda,geceki kavgadan kalma,affetme şarabı.açılır şarap içilir.gökyüzü hala ağlamaya devam eder.sonra bir apartman deposuna girilir.sonra iri kıyım güvenlik görevlisi sizi kıskanır çünkü o hiç sevgilisiyle yağmurun dinmesini beklememiştir bir apartman deposunda,onun cafede barda oturacak parası olmuştur belki de.ele güne karşı rezil oldum demezsiniz doktorlar caddesinin ortasında polislerle konuşurken,sevgilinize bakıp kıkırdaşırsınız.yıldönümüzdü de diye uyduruverirsiniz.erkek olan kızar size sonradan.bilmez çünkü iknada kafa karıştırma yöntemini.polis amcalar kırmızı ponponlu atkı ve berenizin ve askeri kartınızın hikmetine fazla kötülük yakıştıramazlar size ve salıverirler,siz kıkırdamaya devam edersiniz.ne yaramaz olduğunuzu siz bilirsiniz.
yağmurda yürümek
(bkz: singing in the rain)
bu fiili toprak kokusunu duyabileceğeniz bir yerde yapmak enfestir.
yanında sevdiğiniz kişi varsa ve aynı şemsiyenin altında yürünüyorsa dünyadaki en güzel keyiflerden biridir.
yagmurda yururken asik bir yurek sahibi olup uhuhuhu beni sevmiyor istemiyor diye soylenerek yurumenin ayrı bir tadı var..
(bkz: yagmur altinda aglamak)
en basit analizle ıslanmakla sonuçlanabileceği kestirilebilen eylem.
buyuk ihtimal recep tayyip erdogan’in beraber yuruduk biz bu yollarda adli sarkiyi soyledigi zaman recep tayyip erdoganin icinden gecen duygu seli.
trabzonun yaylalarına çıkıldığında bozuk dağ yollarında yürüdüğünde ciğerlerin açılmasını toprak kokusunun yayılmasını sağlayan aktivite.
romantiktir evet ilk 10 saniyesi. sonrasında donuna kadar ıslanıp "hay a.k. bu tip bir romantizmin" söylemleri ile karşılaştığı ilk toplu taşıma aracı ile eve dönmeye çalışılır, o ıslanmış elbiseler ile koltuğa oturmak ise ayrı bir işkencedir ki oturacak bir koltuk bulunabilir ise. eve dönüş, ıslak elbiselerden kurtuluşun sonrasında leziz bir hapşırma nöbeti başlar akabinde ise kendini gösteren 39.5 derece vücut ısısı. evet güzeldir yağmurda yürümek.
yere bakarak yürüyenlerin en sevdiği şeydir. böylece yerdeki insanların balgamlarını saymadan bir gün geçirmiş olurlar.
tek kisilik bir aktivitedir kanimca,sevgili yerine onun hayali insana eslik etmeli,insan onu dusunup kendinden gecmeli,kiyafetini sirilsiklam eden yagmuru hissetmemeli,sarhos olmalidir.kafaniza carpan her yagmur damlasi askinizi beslemeli,onu sadece bir kac saat once gormus olmaniza karsin deli gibi ozlemeli.sonra tam bu duygu yogunlugunun ortasinda yolun kenarinda yavaslayan bir arabadan "şüşşş la aloo x napıyon oglum mal misin islaniyon yagmurda gel atla arabaya" seklinde boguren bir tanidigin sesiyle irkilmemeli,her sey bombok olmamali,unutmamali sevgiyle anmali.
yağmur eşlik eder adımlarınıza,
sizi yalnız bırakmaz ucsuz sonsuzlukta,
dinler sizi ve derdinizle yanar yüreği,
şimşek olup gürler dünyaya,
yağmuru giyersiniz üstünüze,
sadece siz ve o,
yürürsünüz buruk bi ıslaklıkla...
sizi yalnız bırakmaz ucsuz sonsuzlukta,
dinler sizi ve derdinizle yanar yüreği,
şimşek olup gürler dünyaya,
yağmuru giyersiniz üstünüze,
sadece siz ve o,
yürürsünüz buruk bi ıslaklıkla...
şubatın ortasında,akşamüstü suları ayazı yerken aynı zamanda sağanak yağış altında kalmak,ertesi gün finallerin olduğunu bile bile ve artisliğine üzerinde sadece yün bile olmayan bi kazak...deli dedi bazıları ama insan her zaman 20 yaşında olmuyor ve zaten yağmurda yürümeyi her yaşta yapamazsın,yapsan da aynı zevki alamazsın kesinlikle...
takla atip fosforlu giysiler giyince cok iyi oluo
insanların nesinden hoşlandıklarını anlamakta oldukça güçlük çekilebilecek bir olay..ıslanmanın neresi güzel olabilirki kıyafetlerle diye düşünmemek elde değil..
ıslanmak yalnızca elleri ellerinizdeyse güzeldir ya da aslında hiç yanınızda olamamasına rağmen hayalini kucaklayabildiğiniz kadarıyla hissedersiniz ellerini...yanağınızdan kayıp giden damlalara, yüzünüzü okşayıp geçen rüzgarlara hiç aldırmadan adım adım onda bıraktığınız sonsuzluğunuza gitmektir belki de hissedilen...yağmur saftır ve yağmur en güzel onun varlığında hissedilir.
-aşıksan şiirlik
-sevgilin yanındaysa güzel
-erkek grubuyla futbol maçı yapıyosan berbat
-üstünde açık renk takım elbiseyle bi yere yetişiyosan cinnetlik bir durum
-sevgilin yanındaysa güzel
-erkek grubuyla futbol maçı yapıyosan berbat
-üstünde açık renk takım elbiseyle bi yere yetişiyosan cinnetlik bir durum
(bkz: yagmurda yuzmek)
temmuzun ortasında bastırıverir, ben çıkıyorum bile demeden dışarda bulursun kendini. herkes kuytulara, pervazlara kaçışıyordur; gri (5dk içinde siyah) tshirt ve siyah kısa pantolonlu bir kızın sırılsıklam olmasına aldırmadan yürümesini yadırgar, en türk halleriyle (mal mal bakarak) da belli ederler bu yadırgayışlarını. denerler veya belli etmeyi
ama yağmurda yürümektesindir, hedefini ise varana kadar farketmezsin; her şeyini paylaşan moda sahil... yağmurla beraber göz yaşları da özgürdür sanki artık, kulağında space dye vest bitmiş, yerini the last remaining light a bırakmıştır. sahil ıssızdır, moda deniz klübünün ışıklı yolunu geride bırakacakken bekçisi sanki el kol hareketleri yapar, chris cornell kulaklarındayken kimin umrundadır..
zifiri karanlığı bir kaç şimşek deler, playlistteki sonraki şarkıya geçmeden önceki sessizlik gök gürültüsüyle bozulur, ve o bildik piano notaları: 12:5 ten undertow. her cümlesi her zamankinden daha da yakıcı işlerken içine, ruhunun kabukları sıyrılır; yagmura izin verir, yıkanırsın.
eve dönmekte olduğunun farkına denizden uzaklaştığını görünce varırsın, ışıklı sokaklar ve insanlar geri dönmüştür, 4. şarkı bile başlamıştır: comfortably numb. tasvip etmeyen bakışlar ve kafa sallayan teyzelere ragmen sakin, ve epey ıslak girersin içeri.
anneler anlar, seninkisi anlar, "hemen üstünü değiş"eceğini bilir, boşuna darlamaz. müziğini kapatır, teşekkür edersin yağmura, böyle zaman zaman annelik ettiği için.
ama yağmurda yürümektesindir, hedefini ise varana kadar farketmezsin; her şeyini paylaşan moda sahil... yağmurla beraber göz yaşları da özgürdür sanki artık, kulağında space dye vest bitmiş, yerini the last remaining light a bırakmıştır. sahil ıssızdır, moda deniz klübünün ışıklı yolunu geride bırakacakken bekçisi sanki el kol hareketleri yapar, chris cornell kulaklarındayken kimin umrundadır..
zifiri karanlığı bir kaç şimşek deler, playlistteki sonraki şarkıya geçmeden önceki sessizlik gök gürültüsüyle bozulur, ve o bildik piano notaları: 12:5 ten undertow. her cümlesi her zamankinden daha da yakıcı işlerken içine, ruhunun kabukları sıyrılır; yagmura izin verir, yıkanırsın.
eve dönmekte olduğunun farkına denizden uzaklaştığını görünce varırsın, ışıklı sokaklar ve insanlar geri dönmüştür, 4. şarkı bile başlamıştır: comfortably numb. tasvip etmeyen bakışlar ve kafa sallayan teyzelere ragmen sakin, ve epey ıslak girersin içeri.
anneler anlar, seninkisi anlar, "hemen üstünü değiş"eceğini bilir, boşuna darlamaz. müziğini kapatır, teşekkür edersin yağmura, böyle zaman zaman annelik ettiği için.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?