bugun yani 29.1.2006 tarihli sabah gazetesinde okudugum bir haber. evvela okuyalim.
turkce konusan bahce supursun
bu da berlin kriteri! almanya basbakani merkel’in partisi, okulda anadil konusmayana "supurge cezasi" verilmesini tartisiyor....
turkiye’ye her firsatta ozgurlukten bahseden ab’den cifte standart... once hollandali bir bakan sokaklarda anadil zorunlulugu istedi. ardindan almanya’da bir okul bu uygulamayi resmen baslatti.
saka degil! teklifi yapan merkel’in egitim uzmani
almanlar bununla da yetinmedi. basbakan merkel’in partisinin egitim uzmani bild gazetesine soyle konustu: "okullarda herkes almanca konusmali. derste, teneffuste, okul gezilerinde... turkce konusana okul bahcesini supurme cezasi verilmeli..."
"supurge cezasi gelirse turkler sokaga dokulur"
skandal teklif ulkedeki turkler’i ayaklandirdi. ap milletvekili ozdemir "ceza sacma"; turk toplumu baskani kolat "protesto eylemleri yapariz. tepkimiz sert olur"; merkel’in partisinden yigit ise "sessiz kalmayiz" dedi.
turkce konusana ceza
okullarda anadil yasaginin kucuk capli uygulamaya gectigi almanya’da, iktidardaki cdu’nun bir uyesinden turkler’i ayaga kaldiran teklif: turkce konusan ogrenciler ceza olarak okulu supursun.
almanya’da buyuk tepki goren "okullarda ders disinda bile almanca" zorunlulugu skandala donusuyor. ilk olarak baskent berlin’de bir okulda baslayan uygulamanin yankilari gecmeden simdi de basbakan angela merkel’in partisinden "turkce konusan ogrencilere okul bahcesini supurme cezasi" onerisi geldi. hiristiyan demokrat birlik partili (cdu) egitim uzmani politikaci robert heinemann, "okulda teneffuslerde bile almanca zorunlulugu dogru bir karar. uymayan ogrenciler cezalandirilmali. turkce konusana okul bahcesi supurme cezasi verilmeli" dedi.
’entegrasyon sart’
bu oneriye cdu’nun koalisyon ortagi hiristiyan sosyal birlik partisi (csu) milletvekili andreas scheuer’in dedestek vermesi, "ayrimcilik, irkcilik" tartismasini alevlendirdi. "entegrasyon dille baslar. bu yuzden okullarda anadil yasagina katiliyorum. yabanci ogrenciler buna uymazsa okul tarafindan cezalandirilmali" diye konustu. anadil yasagini ilk uygulayan herbert-hoover ortaokulu muduru jutta steinkamp, karariyla ilgili tepkilere "alinan karar bir gorev. almanca konusma zorunlulugunu aldik cunku ogrencilerimizin almanca anlamadigini fark ettik" cevabini verdi. baden-wurttemberg eyaletinde alman vatandasligina gecmek isteyen yabancilara vicdan testi yapilmasi karari sonrasi "supurge cezasi" onerisinin ulkede fransa’daki varos isyani benzeri olaylara yol acilmasindan korkuluyor.
yorumumuz:
elin almanyasi turkce’yi yasaklamak, oradaki turklerin varligini yok etmek icin neler yapiyor, biz yabanci dille egitimi memlekete yaymak icin turlu turlu saklabanliklar yapiyoruz. zaten biz gavur boku yiye yiye bu hale geldik. yapismisiz yabanci dille egitimin kicina, bu hale gelmisiz.
iste avrupa ile bizim aramizdaki fark bu.
anlayana...
almanya da türkçe yasağı
turkiye’de sagda solda damara adrenalin enjekte edilmesi ve butun dunyada (ayni burada oldugu gibi) neredeyse "moda" haline gelen milliyetcilikten irkcilik yaratma dalgasina kapilinmadan dusunulmesi gereken bir konudur.
adam gibi yorumlayabilmek icin turkiyeden oturup 3-5 tabloid gazeteden bilgi(!) almak yeterli degildir. bunun icin ya bati politikasinin nasil isledigi taninmali, yada avrupada 60 li yillarda yasanan ikinci nesil gocun 2000li yillarin bati dunyasina etkileri hakkinda kisisel bilgi sahibi olunmalidir.
bir universte ogrencisi olarak ben tabii ki bu kadar karmasik bir konuyu sosyopolitik acidan butun detaylariyla analiz edecek tecrube yada alt yapiya sahip degilim. ama uzun yurt disi hayatim ve az cok calisma alanima giren "bati politikasi yazisiz kurallari" sayesinde belki bu basliga "la bu avuna kodugumun avrupalilari"ndan farkli bir bakis getirebilirim.
birincisi almanya’da basta kimin oldugunu icelemek gerekir. tum dunyada gecerli olan bir politik kural vardir ki sag partilerin tabani populizm kurbanlaridir. sen cikip onlarin milliyetci yada dini goruslerini dogru bir sekilde somurdugun surece oylari arkandadir. su anda alman hukumetinin basindaki serefsiz bizim basimizdaki serefsizden dusunce ve yaklasim acisindan cok farkli degildir. her nasil bizim denyo "minareler sungumuz, camiler kislamiz" olucak diyebildiyse su anin almanya’sindaki irkci haraketlenme asla butun alman halkina mal edilemez.
ikinci bir soru isareti avrupa’daki turklerin ne halde olduklaridir. 2 yil almanya’da ve 2 yil hollanda’da yasamis biri olarak size duydugumu, okudugumu degil, gordugumu soyluyorum. 1960larin depresiv turkiyesinden "kacmak" icin her firsati degerlendiren, dusuk egitimli (yada egitimsiz) insan topluluklari. gittikleri yerle ilgili hicbir sey yapmamis, yillarca icinde bulunduklari sosyal devletin bir suru kaynagini somurmus insanlar. bu insanlarin toplumla aralarindaki sorun ise iletisimsizlikten kaynaklanmaktadir. adamlar ilgi duymamis, iclerinde bulunduklari sistemse onlari bulunduklari yerin yerel kurallarini ogrenmeye tesvik etmemistir. baska hicbir cikisi kalmayan bu buyuk gurup turk ellerindeki tek sey olan geleneklerine sarilmislardir. ama sarililan 60li yillarin turkiyesidir. su anda o ailelerden hicbiri turkiyede bir sehire uyum saglayamayacak durumda degildir.
peki bir turk almanca ogrenmek zorunda midir? evet, eger almanyada yasamaya devam etmek istiyorsa zorundadir. burada aldigi devlet yardimiyla 29 yasina gelmis bir adama hala doktora gittiginde neresinin agridigini anlatabilmesi icin ben 2 yillik hollandacamla yardim etmek zorunda kaliyorsam yanlis giden bir seyler vardir. ha yok ben bu "gavur" laflarini ogrenmem diyen her zaman kendi vataninin harika topraklarina geri donebilir.
avrupa iki yuzludur diyen herkeze bu konuda kicimla gulmek zorundayim. en azindan hollanda’da turklerin kendi televizyon kanallari vardir, turklerin kendi dillerinde egitim yaptiklari hem turk hem musluman okullari vardir, hollanda’da her gecen gun yeni camiler acilmaktadir, hollanda hukumeti hollanda ulkesinin icinde bir yere gelmek isteyen kimsenin onunu irki sebebiyle kesmemektedir. ve buna ragmen turkler bu ulkede sucun cogunlugunu kendi baslarina yurutmektedirler. o her firsatta bok attiginiz uyusturucu isinin iki "mantar" krali turktur. iki yuzlulugu birakirsak siz turkiyedeki azinliklara, rumlara, ermenilere, kurtlere kendi dillerinde egitim verme, kendi ulke capinda televizyon kanali vermeye hazir misiniz? degilseniz iki yuzlulugu batinin size actigi firsatlari kullanmakla yapiyorsunuz.
sag duyu temel noktadir. oturdugu yerden ahkam kesmek, ve hissettigi gazi hicbir seye dayandirmadan ortaya osurmak turkiyeyi 80 kusagina geri goturur.
koca dunyaya 6 milyar sigamadik ha...
adam gibi yorumlayabilmek icin turkiyeden oturup 3-5 tabloid gazeteden bilgi(!) almak yeterli degildir. bunun icin ya bati politikasinin nasil isledigi taninmali, yada avrupada 60 li yillarda yasanan ikinci nesil gocun 2000li yillarin bati dunyasina etkileri hakkinda kisisel bilgi sahibi olunmalidir.
bir universte ogrencisi olarak ben tabii ki bu kadar karmasik bir konuyu sosyopolitik acidan butun detaylariyla analiz edecek tecrube yada alt yapiya sahip degilim. ama uzun yurt disi hayatim ve az cok calisma alanima giren "bati politikasi yazisiz kurallari" sayesinde belki bu basliga "la bu avuna kodugumun avrupalilari"ndan farkli bir bakis getirebilirim.
birincisi almanya’da basta kimin oldugunu icelemek gerekir. tum dunyada gecerli olan bir politik kural vardir ki sag partilerin tabani populizm kurbanlaridir. sen cikip onlarin milliyetci yada dini goruslerini dogru bir sekilde somurdugun surece oylari arkandadir. su anda alman hukumetinin basindaki serefsiz bizim basimizdaki serefsizden dusunce ve yaklasim acisindan cok farkli degildir. her nasil bizim denyo "minareler sungumuz, camiler kislamiz" olucak diyebildiyse su anin almanya’sindaki irkci haraketlenme asla butun alman halkina mal edilemez.
ikinci bir soru isareti avrupa’daki turklerin ne halde olduklaridir. 2 yil almanya’da ve 2 yil hollanda’da yasamis biri olarak size duydugumu, okudugumu degil, gordugumu soyluyorum. 1960larin depresiv turkiyesinden "kacmak" icin her firsati degerlendiren, dusuk egitimli (yada egitimsiz) insan topluluklari. gittikleri yerle ilgili hicbir sey yapmamis, yillarca icinde bulunduklari sosyal devletin bir suru kaynagini somurmus insanlar. bu insanlarin toplumla aralarindaki sorun ise iletisimsizlikten kaynaklanmaktadir. adamlar ilgi duymamis, iclerinde bulunduklari sistemse onlari bulunduklari yerin yerel kurallarini ogrenmeye tesvik etmemistir. baska hicbir cikisi kalmayan bu buyuk gurup turk ellerindeki tek sey olan geleneklerine sarilmislardir. ama sarililan 60li yillarin turkiyesidir. su anda o ailelerden hicbiri turkiyede bir sehire uyum saglayamayacak durumda degildir.
peki bir turk almanca ogrenmek zorunda midir? evet, eger almanyada yasamaya devam etmek istiyorsa zorundadir. burada aldigi devlet yardimiyla 29 yasina gelmis bir adama hala doktora gittiginde neresinin agridigini anlatabilmesi icin ben 2 yillik hollandacamla yardim etmek zorunda kaliyorsam yanlis giden bir seyler vardir. ha yok ben bu "gavur" laflarini ogrenmem diyen her zaman kendi vataninin harika topraklarina geri donebilir.
avrupa iki yuzludur diyen herkeze bu konuda kicimla gulmek zorundayim. en azindan hollanda’da turklerin kendi televizyon kanallari vardir, turklerin kendi dillerinde egitim yaptiklari hem turk hem musluman okullari vardir, hollanda’da her gecen gun yeni camiler acilmaktadir, hollanda hukumeti hollanda ulkesinin icinde bir yere gelmek isteyen kimsenin onunu irki sebebiyle kesmemektedir. ve buna ragmen turkler bu ulkede sucun cogunlugunu kendi baslarina yurutmektedirler. o her firsatta bok attiginiz uyusturucu isinin iki "mantar" krali turktur. iki yuzlulugu birakirsak siz turkiyedeki azinliklara, rumlara, ermenilere, kurtlere kendi dillerinde egitim verme, kendi ulke capinda televizyon kanali vermeye hazir misiniz? degilseniz iki yuzlulugu batinin size actigi firsatlari kullanmakla yapiyorsunuz.
sag duyu temel noktadir. oturdugu yerden ahkam kesmek, ve hissettigi gazi hicbir seye dayandirmadan ortaya osurmak turkiyeyi 80 kusagina geri goturur.
koca dunyaya 6 milyar sigamadik ha...
tabii sunu da eklemek lazim bu haber hakkindaki yorumuma.
turkiye guclu bir devlet degildir. maalesef aci bir gercek ama boyle. eger turkiye guclu devlet olsaydi, dilini de korumasini bilir, memleketteki dil yozlasmasini ve dil birligini yok eden etkenleri ortadan kaldirmasini bilirdi.
almanya yapiyor bunu. fakat biz yapamayiz. cunku biz basiretsiziz. gavurun bokunu yemeye devam...
ne diyor mustafa kemal ataturk?
"ulkesinin yuksek istiklalini korumasini bilen turk milleti, dilini de yabanci dillerin boyundurugundan kurtarmalidir."
bitti...
turkiye guclu bir devlet degildir. maalesef aci bir gercek ama boyle. eger turkiye guclu devlet olsaydi, dilini de korumasini bilir, memleketteki dil yozlasmasini ve dil birligini yok eden etkenleri ortadan kaldirmasini bilirdi.
almanya yapiyor bunu. fakat biz yapamayiz. cunku biz basiretsiziz. gavurun bokunu yemeye devam...
ne diyor mustafa kemal ataturk?
"ulkesinin yuksek istiklalini korumasini bilen turk milleti, dilini de yabanci dillerin boyundurugundan kurtarmalidir."
bitti...
valla hollandada yapmaya calistilar ama o kadar cok turk tepki gosterdi ki sonunda o yasayi cikaran manyak cark etti.
(bkz: yasaklar hep tatlidir)
almanyada öğretmenlik yapan bir türk akrabam ile bu konuyu konuştuğumda bana almanyadaki türklerin bunu hiç de büyütmediğini, ancak türk siyasetçilerin kamuyounda avrupa düşmanlığı yaratmak için bas bas bağırıp, tantana çıkarttıkları bir mesele olduğunu söylemişti.
bana sorarsanız özgürlükler filan bi yere kadar, tabi ki bi insanın ana dilini konuşmayı asla yasaklayamazsın, bu zaten düşünülemez, ancak almanyada okullarda türk çocukları ile alman çocukları arasında gözle görülür bir performans farklılığı görülmekte, bunun en büyük sebebi ise evde başka dışarda başka bir dilin konuşulması sebebi ile bu çocukların her iki dili de tam manasıyla konuşamaması ve iki kültür arasında sıkışıp kalması. (bkz: acculturation)
tabi ki alman çocukları daha zeki, daha yetenekli, daha süper diye bi gerçek yok ortada, ancak yetiştirmenin de bu konuda büyük önemi var, türk aileler hem çocuk yetiştirme konusunda bilinçli değil, hem de kendi kimliklerini korumak isterken ne tam alman olarak büyüyor çocuklar, ne de tam türk olarak, çünkü o aileler farkında değiller ki türkiye de bıraktıkları gibi değil, değişiyor.
o çocuklar artık o topraklarda büyümüş, türkiye ile hiçbir bağları kalmamış, oranın insanı olacaklar ve olmalılar da. yasaklara karşıyım tabi, ama çocuklar okulda, sokakta türkçe değil almanca konuşmalılar, ve almancayı çok iyi bilmeliler, topluma entegre olabilmeleri ve bir kimlik kazanabilmeleri için bu şart. hem almanyadaki almanların kafalarındaki türk imajı yıkılmalı, hem de türkiyedeki türklerin kafalarındaki almancı imajı. yeri gelince "almanya zaten küçük türkiye" bilmemne havalarında gezmesini biliyoruz da, ordaki insanımızı buraya geldikleri zaman dışlıyoruz, beğenmiyoruz. almanyadaki türk nüfusu belki türkiyenin dış politikası açısından lehimize bir durum gibi görünebilir ama kaçıncı jenerasyon oldu, artık bu insanların kendilerini oraya ait hissetmeleri ve orası için çalışmaları gerekiyor. çünkü ister beğenin ister beğenmeyin, üzerinde doğdukları toprak orası, içtikleri su oranın suyu, yedikleri yemek oranın yemeği, konuşmaları gereken dil oranın dili, ait olmaları gereken kültür de oranın kültürü.. din veya ırk farklılığı belki ilk jenerasyon için tamam ancak bunca yıldan sonra hiçbir anlam ifade etmiyor...
bana sorarsanız özgürlükler filan bi yere kadar, tabi ki bi insanın ana dilini konuşmayı asla yasaklayamazsın, bu zaten düşünülemez, ancak almanyada okullarda türk çocukları ile alman çocukları arasında gözle görülür bir performans farklılığı görülmekte, bunun en büyük sebebi ise evde başka dışarda başka bir dilin konuşulması sebebi ile bu çocukların her iki dili de tam manasıyla konuşamaması ve iki kültür arasında sıkışıp kalması. (bkz: acculturation)
tabi ki alman çocukları daha zeki, daha yetenekli, daha süper diye bi gerçek yok ortada, ancak yetiştirmenin de bu konuda büyük önemi var, türk aileler hem çocuk yetiştirme konusunda bilinçli değil, hem de kendi kimliklerini korumak isterken ne tam alman olarak büyüyor çocuklar, ne de tam türk olarak, çünkü o aileler farkında değiller ki türkiye de bıraktıkları gibi değil, değişiyor.
o çocuklar artık o topraklarda büyümüş, türkiye ile hiçbir bağları kalmamış, oranın insanı olacaklar ve olmalılar da. yasaklara karşıyım tabi, ama çocuklar okulda, sokakta türkçe değil almanca konuşmalılar, ve almancayı çok iyi bilmeliler, topluma entegre olabilmeleri ve bir kimlik kazanabilmeleri için bu şart. hem almanyadaki almanların kafalarındaki türk imajı yıkılmalı, hem de türkiyedeki türklerin kafalarındaki almancı imajı. yeri gelince "almanya zaten küçük türkiye" bilmemne havalarında gezmesini biliyoruz da, ordaki insanımızı buraya geldikleri zaman dışlıyoruz, beğenmiyoruz. almanyadaki türk nüfusu belki türkiyenin dış politikası açısından lehimize bir durum gibi görünebilir ama kaçıncı jenerasyon oldu, artık bu insanların kendilerini oraya ait hissetmeleri ve orası için çalışmaları gerekiyor. çünkü ister beğenin ister beğenmeyin, üzerinde doğdukları toprak orası, içtikleri su oranın suyu, yedikleri yemek oranın yemeği, konuşmaları gereken dil oranın dili, ait olmaları gereken kültür de oranın kültürü.. din veya ırk farklılığı belki ilk jenerasyon için tamam ancak bunca yıldan sonra hiçbir anlam ifade etmiyor...
bu konu hakkinda yorum yaparken iki terimi birbirine karistirmamak gerekir. bunlar entegre olmak ile asimilasyondur.
hic kimse baskasinin ana dilini ulkesinde yasaklayamaz, yasaklamamalidir. okullarda turk ogrencilerin, alman ogrencilere nazaran kotu bir performans segiledikleri dogrudur, aksi biraz ucuk olurdu zaten. ama bunu sadece turkce konustuklarina baglamakta yanlistir. cevreleri, yasadiklari ortam, gelir duzeyide cok onemlidir.
simdi kimse avrupada ki turklerin, kendileri dahil, oraya entegre olmasina karsi degil. alman adabina uygun hareket etsinler ama ozlerinide unutmasinlar. turk ve alman kulturunu sentezlemeleri bana kalirsa en uygunudur.
bu hususta ben hep soyle dusunurum: ben turkiyede yasasaydim ve avruplilar turkiyeye yerlesseydi nasil dusunurdum, diye. acaba dillerini yasaklarmiydim? acaba onlari hor gorup, kucumsermiydim? hic sanmiyorum...
ha sunu da belirtmek gerekir avrupa da yasayan turkler zaten bozuk olan turk imajinin iyice icine etmislerdir. lakin kimse suphelenmesin ki bir iki jenerasyon sonra turkler bam baska bir imaja kavusacaklardir. ayrica jenerasyon denilen sey ha bire degismez...
ayrica birinci nesil ile diger nesiller arasinda ucurumlar vardir. su unutulmamali ki birinci nesilin cogu tasradan gelmis insanlardir. kimliklerini, degerlerini siki sikiya baglidir. diger nesil ise hem degerlerine bagli kalip hem de avrupa degerlerine ayak uyduruyum derken bir cogu yolunu kaybetmistir.
ne iyi derecede almanca nede iyi derecede turkce biliyorlar. iyi egitim alamadiklari icinde kotu yollara basvuryorlar.
simdi misal ben avrupada dogmus, yasayan biri olarak hollanda kulturunu, gelenegini tamamiyle benimsemis olsaydim bunun adi entegre olmak degil, asimile olmak olurdu.
ve bugun su saat su dakikada ben bu entryi yazamaz olurdum. cunku hollandali olup cikmistim o zaman. turkiyeden avrupali turkler hakkinda ahkam kesmek, atip tutmak kolay...
o kimsenin begenmedigi birinci nesil, genclere entegre olmalarini soyleyip durmakta. tecrubeleri ile konusmakta...
ama asimile olmak...
bambaska...
nitekim ozunu unutanlar yok olmaya mahkumdur...
bizler yok olmak istemiyoruz.
bu hususta kucuk bir olayi anlatmak istiyorum.
bir kac arkadas oturmus bir yerde konusuyoruz...
kimimiz tukce konusuyor, kimimiz hollandaca...
ama cogunlukla cumleyi ya turkce baslayip hollandaca bitiriyoruz veya hollandaca baslayip turkce bitiriyoruz...
derken bir yasli hollandali sevecen bir adam yanimiza yaklasti. ve soyle dedi: deminden belli sizi takip ediyorum. konusmalariniz gercekten cok ilginc. yari hollandaca yari turkce, kulaga cok hos geliyor, dedi ve yanimizdan ayrildi...
su an ki jenerasyonun durumu bu. dilerim boyle kalir. cunku insan ozunu ne olursa olsun unutmamalidir. ama unutmayayim derken yasadigi ulkenin degerlerini ve dilinide tabii ki es gecmemelidir. entegre olmalidir...
ama asimile olmamalidir...
hic kimse baskasinin ana dilini ulkesinde yasaklayamaz, yasaklamamalidir. okullarda turk ogrencilerin, alman ogrencilere nazaran kotu bir performans segiledikleri dogrudur, aksi biraz ucuk olurdu zaten. ama bunu sadece turkce konustuklarina baglamakta yanlistir. cevreleri, yasadiklari ortam, gelir duzeyide cok onemlidir.
simdi kimse avrupada ki turklerin, kendileri dahil, oraya entegre olmasina karsi degil. alman adabina uygun hareket etsinler ama ozlerinide unutmasinlar. turk ve alman kulturunu sentezlemeleri bana kalirsa en uygunudur.
bu hususta ben hep soyle dusunurum: ben turkiyede yasasaydim ve avruplilar turkiyeye yerlesseydi nasil dusunurdum, diye. acaba dillerini yasaklarmiydim? acaba onlari hor gorup, kucumsermiydim? hic sanmiyorum...
ha sunu da belirtmek gerekir avrupa da yasayan turkler zaten bozuk olan turk imajinin iyice icine etmislerdir. lakin kimse suphelenmesin ki bir iki jenerasyon sonra turkler bam baska bir imaja kavusacaklardir. ayrica jenerasyon denilen sey ha bire degismez...
ayrica birinci nesil ile diger nesiller arasinda ucurumlar vardir. su unutulmamali ki birinci nesilin cogu tasradan gelmis insanlardir. kimliklerini, degerlerini siki sikiya baglidir. diger nesil ise hem degerlerine bagli kalip hem de avrupa degerlerine ayak uyduruyum derken bir cogu yolunu kaybetmistir.
ne iyi derecede almanca nede iyi derecede turkce biliyorlar. iyi egitim alamadiklari icinde kotu yollara basvuryorlar.
simdi misal ben avrupada dogmus, yasayan biri olarak hollanda kulturunu, gelenegini tamamiyle benimsemis olsaydim bunun adi entegre olmak degil, asimile olmak olurdu.
ve bugun su saat su dakikada ben bu entryi yazamaz olurdum. cunku hollandali olup cikmistim o zaman. turkiyeden avrupali turkler hakkinda ahkam kesmek, atip tutmak kolay...
o kimsenin begenmedigi birinci nesil, genclere entegre olmalarini soyleyip durmakta. tecrubeleri ile konusmakta...
ama asimile olmak...
bambaska...
nitekim ozunu unutanlar yok olmaya mahkumdur...
bizler yok olmak istemiyoruz.
bu hususta kucuk bir olayi anlatmak istiyorum.
bir kac arkadas oturmus bir yerde konusuyoruz...
kimimiz tukce konusuyor, kimimiz hollandaca...
ama cogunlukla cumleyi ya turkce baslayip hollandaca bitiriyoruz veya hollandaca baslayip turkce bitiriyoruz...
derken bir yasli hollandali sevecen bir adam yanimiza yaklasti. ve soyle dedi: deminden belli sizi takip ediyorum. konusmalariniz gercekten cok ilginc. yari hollandaca yari turkce, kulaga cok hos geliyor, dedi ve yanimizdan ayrildi...
su an ki jenerasyonun durumu bu. dilerim boyle kalir. cunku insan ozunu ne olursa olsun unutmamalidir. ama unutmayayim derken yasadigi ulkenin degerlerini ve dilinide tabii ki es gecmemelidir. entegre olmalidir...
ama asimile olmamalidir...
ayrica avrupali turkler bu olayi hic iplemiyor demek cok buyuk bir gaflettir. gerci almanyada durum nasil bilmiyorum pek.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?