6-7 eylul 1955 tarihlerinde gerceklesen katliam,yagma.ataturkun selanikte dogdugu eve yunanlilarin bomba koydugu haberinin istanbul ekspres gazetesinde yildirim baskiyla yayinlanmasiyla ofkeli kitlenin basta beyoglundakiler olmak uzere istanbuldaki rum azinligin isyerleri ve evlerine dogru saldiriya gecmesiyle ortaya cikan olaylar silsilesi.bu olaylarda 15 rum asilli vatandasimiz hayatini kaybetmistir.ancak sonradan bombayi koyanin yunanli olmadigi ve bombanin da patlamadigi ortaya cikmistir.
6-7 eylül olayları
#362403
yalçın küçükün bu olaylar hakkındaki görüşü için;
http://www.netpano.com/newsdetail.asp?newsid=337
http://www.netpano.com/newsdetail.asp?newsid=337
1955 yılında “atatürk’ün selanik’te doğduğu eve bomba atıldı” şeklindeki yalan haberle başlayan olaylar. olayları düzenleyenlerin, kimsenin öldürülmemesi yönündeki telkinlerine rağmen, 6 eylül akşamı başlayan ve yaklaşık 9 saat süren olaylar boyunca ve sonrasında (aralarında iki ortodoks papaz da olmak üzere) 13 ile 16 arası rum ve en az bir ermeni vatandaşı hayatını kaybetmiş, 32 rum da ağır yaralanmıştır. fiziksel zarar, 4.348 ruma ait işyeri, 110 otel, 27 eczane, 23 okul, 21 fabrika ve 73 kilise ve mezarlıklar ile 1000’in üzerinde rumlara ait evin tahrip edilmesi ya da yakılması şeklinde ortaya çıkmıştır.
ekonomik zarar, türk hükümeti’ne göre 69,5 milyon türk lirası, ingiliz diplomatik kaynaklarına göre 100 milyon ingiliz sterlini, dünya kiliseler birliği’ne göre 150 milyon amerikan doları, yunan hükümeti’ne göre ise 500 milyon amerikan doları olarak hesaplanmıştır. demokrat parti (dp) hükümeti zarara uğrayıp tescil ettirenlere toplam 60 milyon türk lirası cıvarında tazminat ödemiştir. saldırıların ardından, türkiye cumhuriyeti’ndeki rumların ekonomideki etkisi zayıflamaya başlamış ve türklerin sermayeye hakim olması hızlanmıştır.
o zamanki hükümet suçu solculara (aziz nesin, kemal tahir) atarak işin içinden çıkmak istemiş, ancak yassıada yargılamalarında olayın dp hükümetinin başbakanı adnan menderes’in provokasyonu sonucu olayların kontrolden çıkması olduğu kabullenilmiştir.
bu olaylar sonucunda türkiye’de yaşayan rum azınlığına ait binlerce rum türkiyeden göç etmiştir. zamanla kalan rumlar da istanbulu terketmiştir. 1923 yılında 110.000’i bulan istanbul’daki rum nüfus, 1999 yılında 2.500 kişiye düşmüştür.
ekonomik zarar, türk hükümeti’ne göre 69,5 milyon türk lirası, ingiliz diplomatik kaynaklarına göre 100 milyon ingiliz sterlini, dünya kiliseler birliği’ne göre 150 milyon amerikan doları, yunan hükümeti’ne göre ise 500 milyon amerikan doları olarak hesaplanmıştır. demokrat parti (dp) hükümeti zarara uğrayıp tescil ettirenlere toplam 60 milyon türk lirası cıvarında tazminat ödemiştir. saldırıların ardından, türkiye cumhuriyeti’ndeki rumların ekonomideki etkisi zayıflamaya başlamış ve türklerin sermayeye hakim olması hızlanmıştır.
o zamanki hükümet suçu solculara (aziz nesin, kemal tahir) atarak işin içinden çıkmak istemiş, ancak yassıada yargılamalarında olayın dp hükümetinin başbakanı adnan menderes’in provokasyonu sonucu olayların kontrolden çıkması olduğu kabullenilmiştir.
bu olaylar sonucunda türkiye’de yaşayan rum azınlığına ait binlerce rum türkiyeden göç etmiştir. zamanla kalan rumlar da istanbulu terketmiştir. 1923 yılında 110.000’i bulan istanbul’daki rum nüfus, 1999 yılında 2.500 kişiye düşmüştür.
olaylardan önce hazırlanan azınlıklar raporunun rumlarla ilgili bölümünde, "anadoluda bugün rum yok denecek kadar azdır. hiçbir yerde ilerde bir tehlike teşkil edecek durumda değildir. binaenaleyh rumlar için esaslı tedbir alınması gereken yerimiz istanbuldur. bu hususta söylenecek tek söz, istanbulun fethinin (500.) yıl dönümüne kadar istanbulu tek rumsuz hale getirmektir." yazması olayın planlı bir şekilde gerçekleşeceğinin habercisiydi.
atatürkün selanikte doğduğu evde, bomba bahçeye atılmış ve evin sadece camları kırılmıştı. bombalama olayının gerçekleştiği gece konsolosluk görevlisi hasan uçar gözaltına alındı. böylece düğüm de yunan mahkemelerinde çözülmüş oldu. bomba selanikteki konsolosluk görevlisi mehmet ali balin tarafından diplomatik kurye ile istanbuldan getirilmiş ve selanik üniversitesinde öğrenci olan oktay enginin azmettirmesiyle hasan uçar tarafından bahçeye yerleştirilmişti. engin, daha sonra tc vatandaşlığına alındı ve öğrenimini türkiyede sürdürdü. bir süre emniyet genel müdürlüğünde ve mitte aldığı görevlerden sonra nevşehir valiliğine atandı. olan bilinçli olarak katledilen rumlara oldu. saldırı sonrasında 4214 ev, aralarında 21 fabrikanın bulunduğu 1004 işyeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 azınlık okulu, 5 spor kulübü, 2 mezarlık tahrip edilmişti. ayrıca tecavüz olayları da yaşanmıştı.
atatürkün selanikte doğduğu evde, bomba bahçeye atılmış ve evin sadece camları kırılmıştı. bombalama olayının gerçekleştiği gece konsolosluk görevlisi hasan uçar gözaltına alındı. böylece düğüm de yunan mahkemelerinde çözülmüş oldu. bomba selanikteki konsolosluk görevlisi mehmet ali balin tarafından diplomatik kurye ile istanbuldan getirilmiş ve selanik üniversitesinde öğrenci olan oktay enginin azmettirmesiyle hasan uçar tarafından bahçeye yerleştirilmişti. engin, daha sonra tc vatandaşlığına alındı ve öğrenimini türkiyede sürdürdü. bir süre emniyet genel müdürlüğünde ve mitte aldığı görevlerden sonra nevşehir valiliğine atandı. olan bilinçli olarak katledilen rumlara oldu. saldırı sonrasında 4214 ev, aralarında 21 fabrikanın bulunduğu 1004 işyeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır, 26 azınlık okulu, 5 spor kulübü, 2 mezarlık tahrip edilmişti. ayrıca tecavüz olayları da yaşanmıştı.
maalesef türk tarihinde bir kara leke daha daha değişiklerini yakın geçmişte gördük ve yaşamayacağımızı da kimse garanti edemez.bir polisin ben bugün polis değilim türküm dediği gün.gerisini siz düşünün.ayrıca bir de kitap önerelim dilek güven’in ibret almak için bunların daha değişiğini maraş katliamı,madımak katliamı vs. birçok örnekte görüyoruz.özellikle 80’lerden sonra devletin de desteklediği türk-islam sentezi ideolojisinin ne kdar yanlış be ttehlikeli olduğnu görüyoruz.bu son yazdığım yakın geçmişte mezhep ayrımcılığı ile ilgiliydi.tam bir utanç gecesi can dündarın bu konuda hazırladığı ve olayı tanıklarından da dinleyebileceğimiz belgselin linkihttp://www.candundar.com.tr/index.php?did=5314#this
o kadar internete giriyoruz 44 dakikamızı ayırıp şu belgeseli izleyelim.
o kadar internete giriyoruz 44 dakikamızı ayırıp şu belgeseli izleyelim.
(bkz: güz sancısı)
rum mallarını yagmalama günleridir.
bugun yil donumudur.
nüfusu ve sermayeyi türkleştirme politikalarının en acı halkasıdır 6-7 eylül olayları. azınlık tasfiyesinin ilk adımı nüfus mübadelesi, ardından gelen varlık vergisi, 6-7 eylül olayları ve yakın tarihte yaşanan hrant dink suikasti gibi gayrimüslim katliamları. gayrimüslimler bu toprakların insanlarıydı, bizden önce buradalardı. ama "türktün türkten başka dostu yoktur" anlayışıyla bu toprakları onlara dar ettik. malları yağmalandı, kiliseleri tahrip edildi, öldürüldüler. onlarsa ellerinde kalanı satmaya fırsat bile bulamadan kaçıp gittiler buradan. hatta kimisi yıllardır aynı mahalleyi paylaştığı türk komşusuna bıraktı evini. oraya giden rumlar türk diye dışlandı, buraya gelen türkler yunan dölü diye aşağılandı. sırf homojenize bir toplum yaratmak için güdülen bu ırkçı politika iki ulusa da zarar verdi aslında.
şimdi gayrimüslim mallarının iadesi gündemde. iyi de, kime?
şimdi gayrimüslim mallarının iadesi gündemde. iyi de, kime?
bugun bu olaylarin yildonumudur.
dun oldugu gibi bugun de yildonumudur.
bu hafta yine bu kanli katliamlarin yildonumuydu.
unutmamak, unutturmamak lazim.
unutmamak, unutturmamak lazim.
o dönemi yaşayan bir tanığın ifadesi;
-----------------------------spoiler----------------------------:o dönem her evde türk bayrağı olmalıydı, türk bayrağı adeta bizi koruyan tek şeydi, bizde yeni evlenmiştik o dönem evimizde henüz bayrak yoktu. mahallemizde evler yağmalanmaya başladığında kocam koşarak kaynanamlara gitti bayrak getirmeye ben ise onu sokak kapısında bekliyordum. tam da o sırada köşeyi dönen yaklaşık 20 kişilik bir grup ellerindeki taşlarla sopalarla "bayrak, bayrakları çıkarın" diye bağırıyorlardı. bayrak istiyorlardı çünkü ancak bu şekilde türk olduğumuzu anlayabiliyorlardı neredeyse hiç biri istanbullu değildi, üst kademeden adamlar tarafından buraya getirilmiş onlar tarafından "göreve" yollanmışlardı. her neyse, işte tam üzerime doğru geliyorken kocam elinde bayrakla beni sarmaladı ve istem dışı belki de "çok yaşa türkiye" diye bağırdım ben. istemdışı diyorum çünkü o an düşünecek durumda değildim. bayrağı gören taşlı sopalı grup bize dokunmadı hemen sokağın sonundaki rum komşularımızın evini taşladılar..
ertesi gün sokaklarda jandarmalar bekliyordu, muhtemelen menderes hükümetinin "çocuklar biraz eğlensin" hareketini yine menderes hükümeti "bu kadar yeter" diyerek durdurmuştu. bizim gibi bayark bulabildiği için evi taşlanmayan karşı komşumuz ise sokaktaki gazete satıcısından* o gün çıkan rum gazetesini istemişti. ne cesaret, ben ise fazla samimiyetim olmayan türk komşumla selamlaşır olmuştum, bir kez daha gelirlerse kaçacak yerimiz olsun diye..-----------------------------spoiler----------------------------
özür dilerim sevgili, azınlık arkadaşım !
ben de senin gibi azınlığim, ötekileştiriliyorum, katliamlara maruz kalıyorum.
onun için seni çok iyi anlıyorum arkadaşım, kanlı tarihlerin, kanlı coğrafyasında doğduk, yaşadık, yaşıyoruz.
öteki olanı sevmediler, sevemediler. hepimize katliamlar biçtiler
ben sivasta, çorumda, maraşta yandım.
ermeni dediler katlettiler,
kürt dediler, katlettiler,
sen de rum olduğun için katledildin, evinden kovuldun, yalan bir haber için seni kurban ettiler...
bu kanlı coğrafya sırf onlar gibi olmadığı için nice insanı yok etti, utanmadılar, özür dilemediler, kabul etmediler..
özür dilerim arkadaşım..
ya bu denizin tuzu
ya bu martılar, ya bu vapurlar, ya bu yaşanmış yıllar
düşünüze hiç girmez mi istanbul
ya bu yıldızlarda ışık, ya düşleriniz, ya geçmiş
ya bu mavi ya bu koku, ya bu bahar
anılara hiç sığar mı istanbul?
ya bu rüzgarın dilinde eski şarkılar, eski şarkılar
bu gün vapurdan indim yürüdüm
adımı çağırdı sesim
adaları basmış bahar dumanı
yüzüme vuru nefesin
kaç kara eylül geçti dönmedin geri, dönmedin geri
utanıyor şimdi bak rüzgarlar bile, rüzgarlar bile
-----------------------------spoiler----------------------------:o dönem her evde türk bayrağı olmalıydı, türk bayrağı adeta bizi koruyan tek şeydi, bizde yeni evlenmiştik o dönem evimizde henüz bayrak yoktu. mahallemizde evler yağmalanmaya başladığında kocam koşarak kaynanamlara gitti bayrak getirmeye ben ise onu sokak kapısında bekliyordum. tam da o sırada köşeyi dönen yaklaşık 20 kişilik bir grup ellerindeki taşlarla sopalarla "bayrak, bayrakları çıkarın" diye bağırıyorlardı. bayrak istiyorlardı çünkü ancak bu şekilde türk olduğumuzu anlayabiliyorlardı neredeyse hiç biri istanbullu değildi, üst kademeden adamlar tarafından buraya getirilmiş onlar tarafından "göreve" yollanmışlardı. her neyse, işte tam üzerime doğru geliyorken kocam elinde bayrakla beni sarmaladı ve istem dışı belki de "çok yaşa türkiye" diye bağırdım ben. istemdışı diyorum çünkü o an düşünecek durumda değildim. bayrağı gören taşlı sopalı grup bize dokunmadı hemen sokağın sonundaki rum komşularımızın evini taşladılar..
ertesi gün sokaklarda jandarmalar bekliyordu, muhtemelen menderes hükümetinin "çocuklar biraz eğlensin" hareketini yine menderes hükümeti "bu kadar yeter" diyerek durdurmuştu. bizim gibi bayark bulabildiği için evi taşlanmayan karşı komşumuz ise sokaktaki gazete satıcısından* o gün çıkan rum gazetesini istemişti. ne cesaret, ben ise fazla samimiyetim olmayan türk komşumla selamlaşır olmuştum, bir kez daha gelirlerse kaçacak yerimiz olsun diye..-----------------------------spoiler----------------------------
özür dilerim sevgili, azınlık arkadaşım !
ben de senin gibi azınlığim, ötekileştiriliyorum, katliamlara maruz kalıyorum.
onun için seni çok iyi anlıyorum arkadaşım, kanlı tarihlerin, kanlı coğrafyasında doğduk, yaşadık, yaşıyoruz.
öteki olanı sevmediler, sevemediler. hepimize katliamlar biçtiler
ben sivasta, çorumda, maraşta yandım.
ermeni dediler katlettiler,
kürt dediler, katlettiler,
sen de rum olduğun için katledildin, evinden kovuldun, yalan bir haber için seni kurban ettiler...
bu kanlı coğrafya sırf onlar gibi olmadığı için nice insanı yok etti, utanmadılar, özür dilemediler, kabul etmediler..
özür dilerim arkadaşım..
ya bu denizin tuzu
ya bu martılar, ya bu vapurlar, ya bu yaşanmış yıllar
düşünüze hiç girmez mi istanbul
ya bu yıldızlarda ışık, ya düşleriniz, ya geçmiş
ya bu mavi ya bu koku, ya bu bahar
anılara hiç sığar mı istanbul?
ya bu rüzgarın dilinde eski şarkılar, eski şarkılar
bu gün vapurdan indim yürüdüm
adımı çağırdı sesim
adaları basmış bahar dumanı
yüzüme vuru nefesin
kaç kara eylül geçti dönmedin geri, dönmedin geri
utanıyor şimdi bak rüzgarlar bile, rüzgarlar bile
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?