istediğiniz veya istemediğiniz iş için bir mülakat olur ve utana sıkıla gidersiniz bu ilk iş görüşmesine. çünkü ilk iş görüşmeleri insanı biraz heyecanlandırır.
bende böyleydim, gittiğim ilk iş görüşmesinde beni ayrı bir odaya aldılar ve bir kağıt verdiler. bu kağıtta sigara içiyormusunuz diye bir soru vardı bende hayır'ı işaretledim. çünkü çağrı merkezinde müşteri hizmetleri pozisyonu için gitmiştim iş görüşmesine. daha sonra konuştuk ve ben çıktım yolda yürüyorum sigara yakıcam. çakmağı bulamadım ve..
tahmin ettiğiniz gibi çakmağı mülakatta oturduğum sandalyeye düşmüş olduğunu anladım.
ilk iş görüşmesi
dur anlatim de bebeler ders alsın.
fakülte yeni bitmiş. ingilizce advance. kendine güvenmeyen, çekinik bir hal. mezun olalı 15 gün olmuş daha. çevre baskısıyla başvurduğum yerlerden biri geri dönüş yaptı. tüm klişe iş görüşmesi maddelerini uygulamaya başladım. kıyafet saç baş fln filan. ilk gün toefl deneme cdsinden bir test çözdürdüler. ertesi gün başarılı oldunuz, sizi şöyle demoya alalım dediler. demoda karşımda 5 kişi. titrememelerle 25dk içinde bitirdim. görünüşte herşey güzel gidiyor. ama içim mübarek nuh tufanı çıkacakmışçasına tüm duygular hücum halinde. ne hissettiğimi bende bilmiyorum. sonra yönetici geldi. beni uykudan uyandıran cümleyi fısıldadı : " biz yeni çalıişanlara asgari ücret veriyoruz, 750tl". derinden sarsıldım. aylık harcamam (babam sağolsun) 2bini geçerken adam bunu söyledi. ilk hissettiğim sen yıllarca oku biri gelsin sana 750 tl değer biçsin. yuh lan dedim bu kadar mı değersizim. ilk şoku atlatınca, bunu kabul edemem diyebildim. sonra yönetici kahkaha attı:
"asgari ücret 900 küsür tl yavv". yemek yok, yol yok sigorta allaha emanet. buna da olmaz dedim. zorla 1200e getirdim. o sıra ciddi ihtiyaçları varmış, el mahkum almışlar. hafif ağırlık çökmüş hayatın ilk tokadını yemiş bir halde eve geldim. kız arkadaşımı aradım durumu anlattım. derdi paradan çok çalışmam olduğu için hiç düşünmeden sevindi. diğer bir şok arkadaşımdan geldi, "maaş brüt mü, net mi?" o ney lan dedim tabi. ailede maaş alan yok ki. herkes kendi işini yapıyor. tabi apar topar tekrar gittim sordum brüt mü net mi ? diye. net dediler rahatladım. sanki çok zengin olmuşçasına.
üniversitede okuyanlara selam olsun.
fakülte yeni bitmiş. ingilizce advance. kendine güvenmeyen, çekinik bir hal. mezun olalı 15 gün olmuş daha. çevre baskısıyla başvurduğum yerlerden biri geri dönüş yaptı. tüm klişe iş görüşmesi maddelerini uygulamaya başladım. kıyafet saç baş fln filan. ilk gün toefl deneme cdsinden bir test çözdürdüler. ertesi gün başarılı oldunuz, sizi şöyle demoya alalım dediler. demoda karşımda 5 kişi. titrememelerle 25dk içinde bitirdim. görünüşte herşey güzel gidiyor. ama içim mübarek nuh tufanı çıkacakmışçasına tüm duygular hücum halinde. ne hissettiğimi bende bilmiyorum. sonra yönetici geldi. beni uykudan uyandıran cümleyi fısıldadı : " biz yeni çalıişanlara asgari ücret veriyoruz, 750tl". derinden sarsıldım. aylık harcamam (babam sağolsun) 2bini geçerken adam bunu söyledi. ilk hissettiğim sen yıllarca oku biri gelsin sana 750 tl değer biçsin. yuh lan dedim bu kadar mı değersizim. ilk şoku atlatınca, bunu kabul edemem diyebildim. sonra yönetici kahkaha attı:
"asgari ücret 900 küsür tl yavv". yemek yok, yol yok sigorta allaha emanet. buna da olmaz dedim. zorla 1200e getirdim. o sıra ciddi ihtiyaçları varmış, el mahkum almışlar. hafif ağırlık çökmüş hayatın ilk tokadını yemiş bir halde eve geldim. kız arkadaşımı aradım durumu anlattım. derdi paradan çok çalışmam olduğu için hiç düşünmeden sevindi. diğer bir şok arkadaşımdan geldi, "maaş brüt mü, net mi?" o ney lan dedim tabi. ailede maaş alan yok ki. herkes kendi işini yapıyor. tabi apar topar tekrar gittim sordum brüt mü net mi ? diye. net dediler rahatladım. sanki çok zengin olmuşçasına.
üniversitede okuyanlara selam olsun.
ben de naçizane bir anımla hemen katılıyorum.
bundan bir 5-6 sene önce diye hatırlıyorum. ülkenin en baba interaktif ajanslarından birine çağırıldım ( isim vermeyeceğim ) fakat daha öncesin de zaten hali hazırda mesleğimi icra ediyordum. neyse ben görüşmeye girdim. siyah basic t-shirt creative abi geldi ( hey canını yediğim ) konuşma aynen şu şekilde devam etti;
- ouff bugün çok başım ağrıyor, sen ne diyorsun x? (x ajansın art directoru)
- ya bence çok işimize yarayabilir...
daha sonra bana döndü...
- sen ne burcuydun pardon?
- yengeç
- ahhh epey evcilsin yani?
- yani, kısmen öyleyim...
diyebildim sadece. ve siyah basic abi odayı terketti. hemen ardından ajansın art'ı ile beraber enseye şaplak durumuna geldik. bana ertesi gün gelen mail şu şekildeydi;
''sevgili xxx;
kişisel olarak şahane bir portfolio'ya sahipsin fakat bizim sosyal medyayı kullanmayan biri ile çalışmamız pek mümkün gözükmüyor. ( ki gerçekten kullanmıyordum ) umuyorum ki en kısa zaman da tekrar görüşebiliriz...''
''senin nasıl facebook'un'' olmaz diye lav ettiler beni sevgili sözlük.
not: şimdi onlarca sevmediğim sanatçının albüm kartonetlerini yapıyorum.
aslında işin ironik tarafı şu ki;
aynı ajans edisyon bir derginin freelance tasarımını bana vermiştir.
(bkz: emrah yücel gel kurtar beni)
bundan bir 5-6 sene önce diye hatırlıyorum. ülkenin en baba interaktif ajanslarından birine çağırıldım ( isim vermeyeceğim ) fakat daha öncesin de zaten hali hazırda mesleğimi icra ediyordum. neyse ben görüşmeye girdim. siyah basic t-shirt creative abi geldi ( hey canını yediğim ) konuşma aynen şu şekilde devam etti;
- ouff bugün çok başım ağrıyor, sen ne diyorsun x? (x ajansın art directoru)
- ya bence çok işimize yarayabilir...
daha sonra bana döndü...
- sen ne burcuydun pardon?
- yengeç
- ahhh epey evcilsin yani?
- yani, kısmen öyleyim...
diyebildim sadece. ve siyah basic abi odayı terketti. hemen ardından ajansın art'ı ile beraber enseye şaplak durumuna geldik. bana ertesi gün gelen mail şu şekildeydi;
''sevgili xxx;
kişisel olarak şahane bir portfolio'ya sahipsin fakat bizim sosyal medyayı kullanmayan biri ile çalışmamız pek mümkün gözükmüyor. ( ki gerçekten kullanmıyordum ) umuyorum ki en kısa zaman da tekrar görüşebiliriz...''
''senin nasıl facebook'un'' olmaz diye lav ettiler beni sevgili sözlük.
not: şimdi onlarca sevmediğim sanatçının albüm kartonetlerini yapıyorum.
aslında işin ironik tarafı şu ki;
aynı ajans edisyon bir derginin freelance tasarımını bana vermiştir.
(bkz: emrah yücel gel kurtar beni)
bir gün hobi olarak deneyeceğim hede.
ilk iş görüşmem, şerefsiz bir arkadaşım rahat ol, özgüven eksik olmasın, bişey ikram ederlerse iç dedi
ne içersinize "türk kahvesi" yanıtını verdim sülalem rahat sanki amınakoyim
boğazıma telve takıldı sonra öksürük işte berbat olan görüşme
zaman geçer işinizde profesyonelleşirsiniz, görüştüğünüz kişilerin profili de değişeceğinden o zaman istediğinizi için
ne içersinize "türk kahvesi" yanıtını verdim sülalem rahat sanki amınakoyim
boğazıma telve takıldı sonra öksürük işte berbat olan görüşme
zaman geçer işinizde profesyonelleşirsiniz, görüştüğünüz kişilerin profili de değişeceğinden o zaman istediğinizi için
nasıl davranmam gerektiği konusunda hiç fikrim olmayan görüşme.
gerçi bukalemun gibiyim. ama o ciddiyet ve bazı amaçsız sorular karşısında içimden çok ilginç küfürler geçmiyor değil. yahu yeni mezunum bir tecrübem yok sonuç olarak ama sorulan sorular garip ötesi. işte günümüz ikcıları bunlar dar kafalılar biraz. giydiresim var baya ama format gereği kaçıyorum.
gerçi bukalemun gibiyim. ama o ciddiyet ve bazı amaçsız sorular karşısında içimden çok ilginç küfürler geçmiyor değil. yahu yeni mezunum bir tecrübem yok sonuç olarak ama sorulan sorular garip ötesi. işte günümüz ikcıları bunlar dar kafalılar biraz. giydiresim var baya ama format gereği kaçıyorum.
ilk başlarda insanda heyecan tezahürünü had safhaya çıkartmış olsa da sonraları alışılan bir rutin haline dönüşendir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?