oğuzhan akay şiiri. okuyucusundan bu kadar uzak bir dille ve ruh haliyle sanki ortaçağda yaşıyormuş da bir taraftan korsanların saldırdığı bir deniz kenarı kasabası sakini gibi davranıp diğer yandan içine günümüzden müslümanlık ögeleri serpiştirerek bir ona bir buna mavi boncuklar dağıtma şeklinde geniş bir yelpazeye hitap eden şiirler yazmak, sanırım "anlaşılmıyor, o zaman güzeldir" temalı günümüz türk şairinin şiarı olmuş. bu da onlardan biri işte, efil efil bir postmodern kavağa çıkış öyküsü.
adamın 1999 şiir yıllığından elle:
ben kendime, dündüm
resmi tarihçilere benziyordu kaçarken
güneş
yüzünü gösteren, içini gizleyen
tepe ise ayakları suya
karışıyordu ve benzemiyordu kendisine
güneş tepenin ardında batıyordu
gözüme
kumsalda birkaç köpek gözü pek
bitleriyle oynuyordu yani hisleriyle
rüzgar tepeyi, müzik geceyi arıyordu
hepsi tuvalin üzerine yapışıp kalmalıydı
oysa ressam ölü taklidi yapmaya gitmişti camiye
işlenen suçların fiilleriydi hepsi failatün
tek dişi eksik filler fiil olsun diye
gümüşlük tepsiye kondu korsan kellesi
parmağıma yüzük oldu, kallavi
23 eylül 97/gümüşlük
(adam sanat 146, ocak 1998)
bugün de akşam öldü
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?