acele karar vermek

mehmet volkan balbay
doğuracağı sonuçları hesap etmeden, hızlı bir şekilde fikri sabitlemek.

köyün birinde yaşlı bir adam varmış. çok fakir... ama kral bile onu kıskanırmış. öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki... kral at için ihtiyara neredeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış... "bu at, bir at değil benim için. bir dost. insan dostunu satar mı?" dermiş hep...

bir sabah kalkmışlar ki, at yok...

köylü ihtiyarın başına toplanmış:"seni ihtiyar bunak! bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. şimdi ne paran var, ne de atın"demişler.

ihtiyar: "karar vermek için acele etmeyin" demiş. "sadece at kayıp" deyin. çünkü gerçek bu. ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. çünkü bu olay henüz bir başlangıç. arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.

köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler.

aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş... meğer çalınmamış, dağlara gitmiş kendi kendine. dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş.

bunu gören köylüler toplanıp ihtiyardan özür dilemişler. babalık demişler. sen haklı çıktın. atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için. şimdi bir at sürün var.

karar vermek için gene acele ediyorsunuz demiş ihtiyar. sadece atın geri döndüğünü söyleyin. bilinen gerçek sadece bu. ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. bu daha başlangıç... birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?

köylüler bu defa açıktan ihtiyarla dalga geçmemişler ve içlerinden bu herif sahiden gerzek diye geçirmişler.

bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış.

köylüler gene gelmişler ihtiyara... bir kez daha haklı çıktın demişler. bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak. oysa sana bakacak başkası da yok. şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın demişler.

ihtiyar siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz diye cevap vermiş. o kadar acele etmeyin. oğlum bacağını kırdı. gerçek bu. ötesi sizin verdiğiniz karar... ama acaba ne kadar doğru? hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.

birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. köyü matem sarmış. çünkü savaşın kazanılmasına imkan yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya esir düşüp köle diye satılacağını herkes biliyormuş.

köylüler, gene ihtiyara gelmişler.! gene haklı olduğun kanıtlandı demişler. oğlunun bacağı kırık, ama hiç değilse yanında. oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler. oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer.

siz erken karar vermeye devam edin demiş, ihtiyar. oysa ne olacağını kimseler bilemez. bilinen bir tek gerçek var. benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde... ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece allah biliyor.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol