251. sahibi, evden çıkageldi. tacircesine huzuru kalple dükkâna geçti oturdu.
252. bir de baktı ki dükkan yağ içinde, elbisesi yağa bulaşmış. dudunun başına bir vurdu; dudunun dili tutuldu, başı kel oldu.
253. dudu, birkaç günceğiz sesini kesti, söylemedi. bakkal nedametten âh etmeye başladı.
254. sakalını yolmakta, eyvah, demekteydi; nimet güneşim bulut altına girdi.
255. o zaman keşke elim kırılsaydı; o güzel sözlünün başına nasıl oldu da vurdum?
256. kuşu, yine konuşsun diye yoksullara sadakalar vermekteydi.
257. üç gün, üç gece sonra şaşkın ve meyus, ümitsiz bir halde dükkânda otururken,
258. ve binlerce gussaya, gama eş olup; bu kuş acaba ne vakit konuşacak; diye düşünüp dururken,
259. ansızın tas ve leğen dibi gibi tüysüz kafası ile bir cevlaki geçiyordu.
260. dudu, hemencecik dile gelip akıllılar gibi dervişe bağırdı: ...
devamı için:
(bkz: mesnevi 261 270)
mesnevi 251 260
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?