241. o padişahtı, hem de çok uyanık bir padişah. has bir zattı, hem de tanrı hası.
242. bir kişiyi böyle bir padişah öldürürse onu, iyi bir bahta eriştirir,en iyi bir makama çeker, yüceltir.
243. eğer onu kahretmede yine onun için bir fayda görmeseydi; o mutlak lûtuf, nasıl olur da kahretmeyi isterdi?
244. çocuk hacamatçının neşterinden titrer durur, esirgeyen ana ise onun gamından sevinçlidir.
245. yarı can alır, yüz can bağışlar. senin vehmine gelmeyen o şey yok mu? onu verir.
246. sen kendince aklından bir kıyas yapmaktasın ama çok, pek çok uzaklara düşmüssün; iyice bak!
(bakkal ve dudunun hikâyesi, dudunun dükkândaki gülyağlarını dökmesi)
247. bir bakkal vardı, onun bir de dudusu vardı. yeşil, güzel sesli ve söyler duduydu.
248. dükkânda dükkân bekçiliği yapar; bütün alışveriş edenlere hoş nükteler söyler, lâtifeler ederdi.
249. insanlara hitap ederken insan gibi konuşurdu, dudu gibi ötmede de mahareti vardı.
*efendisi, bir gün evine gitmişti. dudu, dükkânı gözetliyordu.
*ansızın fare tutmak için bir kedi, dükkâna sıçradı. duducağız can korkusundan,
250. dükkânın baş köşesinden atıldı, bir tarafa kaçtı; gülyağı şişesini de döktü
devamı için:
(bkz: mesnevi 251 260)
mesnevi 241 250
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?