mehmet bahadır er ve maryna gorbach yönetmenliğini yaptığı film. başrollerinde cemal toktaş, erkan can, volga sorgu gibi oyuncuları barındıran filmiki varoş gencinin, şehrin kıdemli çakalları arasından sıyrılıp yırtma sınıf atlama mücadelesini anlatmaktadır.
kara köpekler havlarken
çekim aşamasında bir köpeği siyah yapacağım diye hint kınasıyla boyadıkları ve köpeğin ölümüne sebebiyet verdikleri için asla izlemeyeceğimi söylediğim filmi, bir nöbet gününde tükürdüğümü yalayarak izlemiş bulundum. ilk bir saatinde başka semtin çocuklarını izliyorum gibi geldi. bunda volga sorgunun oyunculuğu etkili olmuş olabilir. başka semtin çocuklarındaki ismail ile bu filmdeki çaça aynı gibi.
filmin başlarında yavaşlık, bir tülü ilerleyememe rahatsız ediyor biraz insanı. ama bir noktadan sonra filmin içine giriyorsunuz. erkan can biraz eksik olan samimiyeti arttırmak adına varmış gibi duruyor, iyi ki de varmış ama. kısacık sahnelerinde o mekandaymış gibi hissettiriyor insana kendini.
spoiler
alışveriş merkezindeki sahneler fazlasıyla uzundu. ya sanat filmi gibi de olsun ama olmasın aynı zamanda. diye düşünmüş sanki yönetmen. kamera döndükçe başı dönüyor insanın, fazlasıyla rahatsız ediciydi.
çaçanın kahvedeki kavgası tam bizdendi, uzaklık hissedilmeyen sahnelerden biriydi, bir çok sahnenin aksine. aynı şekilde asker uğurlama sahneleri de öyleydi. sanki bir iki sokak aşağıda yaşıyordu o insanlar, ben de penceremden onları izliyordum. keşke filmin tamamında hissedilebilseydi bu durum.
ve filmi özetleyen cümle şu olsa gerek:
hayat senin sandığın kadar kolay olsaydı, insanlar bu kadar gaddar olmak zorunda kalmazdı.
spoiler
filmin başlarında yavaşlık, bir tülü ilerleyememe rahatsız ediyor biraz insanı. ama bir noktadan sonra filmin içine giriyorsunuz. erkan can biraz eksik olan samimiyeti arttırmak adına varmış gibi duruyor, iyi ki de varmış ama. kısacık sahnelerinde o mekandaymış gibi hissettiriyor insana kendini.
spoiler
alışveriş merkezindeki sahneler fazlasıyla uzundu. ya sanat filmi gibi de olsun ama olmasın aynı zamanda. diye düşünmüş sanki yönetmen. kamera döndükçe başı dönüyor insanın, fazlasıyla rahatsız ediciydi.
çaçanın kahvedeki kavgası tam bizdendi, uzaklık hissedilmeyen sahnelerden biriydi, bir çok sahnenin aksine. aynı şekilde asker uğurlama sahneleri de öyleydi. sanki bir iki sokak aşağıda yaşıyordu o insanlar, ben de penceremden onları izliyordum. keşke filmin tamamında hissedilebilseydi bu durum.
ve filmi özetleyen cümle şu olsa gerek:
hayat senin sandığın kadar kolay olsaydı, insanlar bu kadar gaddar olmak zorunda kalmazdı.
spoiler
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?