-süngülerini milletin kalbine saplayan yabancıları misafir sayan bir harbiye nâzırı-
nutuktan...
efendiler, rıza paşa kabinesi ve o kabinede harbiye nâzırı olan zat, aziz vatanımızı işgal eden, süngülerini milletin canevine saplayan düşmanları misafir kabul ediyor ve onlara karşı konukseverce ve yumuşakça harekette bir zaruret görüyor. bu ne görüştür, bu ne kafadır? millî dâvâ bu muydu?
harbiye nâzırı, «özellikle millî teşebbüslerinin yanlış yorumlanması yolunda girişilen faaliyetlerin daha güçten düşmediği şu sıralarda, işaret ettiğim ihtiyatlı davranışların yersiz olmadığı kabul buyurulur» inancında olduğunu söyleyerek, millî teşebbüslerden zarar görülmüş olduğunu anlatmaya, bu yüzden meydana gelen kötülüğü tamir için tedbirlerinin yersiz olmadığını bize de kabul ettirmek ustalığını göstermeye çalışıyor.
harbiye nâzırı, telgrafını şu cümle ile bitiriyor: «olgunluğunu eserleri ile ispatlamış olan yüce milletin güvenini kazanmış bulunan bugünkü hükûmetin, işlerinde serbest kaldıkça, dışarıya karşı sözünü daha çok dinleteceği açık bir gerçek olduğuna göre, saygıdeğer heyet-i temsiliyeden hükûmetin yaptığı işleri daha çok desteklemelerini rica ederim.»
efendiler, cemal paşa, gerçekten önemli noktalara dokunuyor: önce, milletin olgunluğunu ispat ettiğini söyleyerek, bizim millet adına öne düşüp yol göstermemize ihtiyaç olmadığını dolaylı bir şekilde hissettirerek, bizi millet nazarında gereksiz birtakım müdahaleciler sayıyor. ikinci olarak, bizim, hükûmeti serbest bırakmadığımızı ve bu yüzden dışarıya karşı sözünü dinletmeye engel olduğumuzu söylüyor.
efendiler, yüce milletimizin olgunluğunu ispat eden eserler, erzurum, sivas kongreleri ile bu kongrelerde aldığı kararlar, bu kararların uygulanmasına çalışmak suretiyle birlik ve dayanışma yaratılmaya başlanması ve sivas kongresini yapanları yok etmeye kalkışan damat ferit paşa kabinesini düşürmek gibi işler, davranışlar ve uyanıklıktı.
bu kadarla yetinmek, bütün bu hareket ve faaliyetlerde olduğu gibi bundan sonra da millete önderlik etmek gibi vicdanî bir görevden vazgeçerek hükûmeti serbest bırakabilmek, ancak bir şartla mümkün olabilirdi.
o da, serbest kalmaya lâyık olduğu anlaşılacak, millet meclisine dayalı millî bir kabinenin memleket ve millet mukadderatını gerektiği şekilde üstlendiğine inanmaktı. milletin, «kahrolsun işgal!» şeklindeki protestosunu boğmaya çalışan duygu ve kavrayıştan yoksun hayvanca insanlardan kurulu ve içinde hain bulunan bir heyetin, ahmakça, bilgisizce ve miskince hareketlerinin seyirci kalmak, akıl ve anlayış sahibi vatansever kimselerden beklenebilir miydi?!.
bir de efendiler, cemal paşa: «milletin güvenini kazanmış bulunan bugünkü hükûmet» sözüyle pek büyük ve apaçık bir yalana başvuruyordu. milletin hükûmete güven duyup duymadığı daha belli değildi. bu söz ancak ve hiç olmazsa, kabine millet meclisi huzurunda güvenoyu aldıktan sonra söylenebilirdi. oysa, daha millet meclisinin üyeleri bile seçilmiş değildi.
harbiye nâzırı bu sözü söylediği dakikada, yalnız bir tek kişinin güvenini kazanmış bulunuyordu. o da devlet başkanlığı makamını kirletmekte olan hain vahdettin idi.
heyet-i temsiliyenin kendileri ile uyuşmaya ihtiyaç duymuş olmasını, millet adına güvene sahip olmakmış gibi kabul etmek istiyordu. eğer maksatları bu idiyse, milletin kendilerine güven vasıtası olan bu heyeti aradan çıkarma gereği nereden doğuyordu?
devamı için:
(bkz: milli teşkilat genişliyor ve güçleniyor)
süngülerini milletin kalbine saplayan yabancılar
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?