161. nabzı, kimin adı anılınca atarsa cihanda gönlünün istediği odur(diyordu).
162. memleketindeki dostlarını saydı, döktü. ondan sonra diğer bir memleketi andı.
163. “memleketinden çıkınca en evvel hangi memlekette bulundun?”dedi.
164. kız bir şehrin adını söyleyip geçti. fakat yüzünün rengi, nabzının atması başkalaşmadı.
165. efendileri ve şehirleri birer birer saydı; o yerleri, yurtları, oralarda geçirdiği zamanları, tuz, ekmek yediği kişileri tekrar tekrar söyledi.
166. şehir şehir, ev ev saydı döktü, kızın ne damarı oynadı, ne çehresi sarardı.
167. hekim şeker gibi semerkand şehrini soruncaya kadar kızın nabzı tabiî haldeydi fazla atmıyordu.
168. semerkand’ı sorunca nabzı attı, çehresi kızardı, sarardı. çünkü o, semerkand’lı bir kuyumcudan ayrılmıştı.
169. o hekim, hastadan bu sırrı elde edip o dert ve belânın aslına erişince:
170. “onun semti hangi mahallede?” diye sordu. kız, “köprü başında, gatfer mahallesinde” dedi.
devamı için:
(bkz: mesnevi 171 180)
mesnevi 161 170
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?