131. bu ayrılığın, bu ciğer kanının şerhini şimdi geç, başka bir zamana kadar bunu bırak!”
132. (can) dedi ki: “beni doyur, çünkü ben açım. çabuk ol çünkü vakit keskin bir kılıçtır.
133. ey yoldaş, ey arkadaş! sûfî, vakit oğludur (bulunduğu vaktin iktizasına göre iş görür). “yarın” demek yol şartlarından değildir.
134. sen yoksa sûfî bir er değil misin? vara, veresiyeden yokluk gelir”.
135. ona dedim ki: “sevgilinin sırlarını gizli kapaklı geçmek daha hoştur. sen, artık hikâyelere kulak ver, işi onlardan anla!
136. dilbere ait sırların, başkalarına ait sözler içinde söylenmesi daha hoştur.”
137. o, “bunu apaçık söyle ki dini açık olarak anmak… gizli anmaktan iyidir.
138. perdeyi kaldır ve açıkça söyle ki ben, güzelle gömlekli olarak yatmam” dedi.
139. dedim ki: “o apaçık soyunur, çırılçıplak bir hale gelirse ne sen kalırsın,ne kucağın kalır, ne belin!
140. iste ama, derecesine göre iste; bir otun, bir dağı çekmeye kudreti yoktur.
devamı için:
(bkz: mesnevi 141 150)
mesnevi 131 140
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?