dış kapının dış mandalı lakin üçüncü göz kelamı:
şehrin yapışkan sıcaklığı ile tanıştım evvelinde… o sıcaklığın içinde kendi bencilliğine ve yalnızlığına dalmış nice tek düze insan, hareketler birbirleri ile paralel.
aralarında üç beş zıpır görüntülü üniversite öğrencisi olduğu belli olan farklılıklar, ama onlar sürü güdümünden çıkmış, çapraz yürüyenlerden. pek tabii ahengi bozanlardan, aslında o tek renkliliğin çok çeşitliliği ile… ve içlerinde de bir kırmızı saçlı, belinde nazar boncuklu halhalı ile ben…
bize hızla ve dışlamalarla çarpanlarla verilen mücadeleler.
ve aradan geçer uzunca yıllar, ben yine ve bu defa daha sık ankara’dayım… insanlar biraz daha rahat, biraz daha içleri dışlarında.
aynı ağırlık, aynı memuriyetin ya da siyasetin disiplini üzerlerinde; herkeste bir umursamaz haller silsilesi.
kozmopolit ruhtan uzak çoğu, ama insan kalitesi yüksek. iniş çıkışlar çok fazla yok metropol insanına oranla… kaygılar biraz daha asgari düzeyde, ancak yok demiyorum. ama bir istanbul insanın sabah işe giderken yaşadığı hezeyanlar ile bir ankara insanın kaygıları hiçbir zaman aynı değildir en misalinden.
gri bir kent, ruhunu ancak bir kent bu kadar güzel yansıtır hani yazına ayrı, baharına ayrı, kışına ayrı ve insanına ayrı kelamda…
ve koca binaları; gecekondularını itina ile saklamış koca koca binalarının içlerine, itmişler tepelerine ya da şehir merkezlerinin dışına. görüntüsünde çarpıklık istemezcesine sınıf farkını bariz yaratmıştır bünyesinde.
işte bunlara saklanmış, sakınmış kentte yaşar ‘ankara insanı’.
ankara insanı
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?