2004 cannes film festivali en iyi yönetmen ödülü almış tony gatlif filmidir...sonlara doğru ayin sahnesi bi bunaltır ve bitsin noolur bitsin gibi bi dua durumuna sebep olur ama filmin asıl vermek istediği de zaten bu sıkışmışlık duygusudur...bütün tony gatlif kadınları gibi naima da fazla içgüdüsel yarı delimsek ve tutkulu bi kadındır...ama çıplaklık gereksiz yerlerde ve estetikten uzak kullanılmıştır...bazı yerlerde bu gözü yorar ki belki de amaç zaten budur...
exils
demekki amaç herkesin istediği gibi anlamasını sağlamakmış ve bunu başarmış diyerek başlanabilir sanırım.
tony gatlifin yine kendini aştığı bir film. belki de en büyük özelliği filmin tüm müziklerinin kendisine ait olması. ilk sahnede bir vücud detayı ile başlıyoruz. ve ordan cıplak bir erkek bedenine kayıyoruz. elindeki bir bardağını yüksek bir kattan aşağı bırakan ve karşısındaki çıplak kadına cezaire gidelim diyebilen bir erkek. ki bu sahnedeki şarkının sözleri "its an emergency to talk about freedom. its urgent, emergency to question those who were absent..." dir. bu çıplaklık ve gatlif filmlerindeki beklenmedik anlardaki beklenmedik çıplaklıklar izleyicileri rahatsız etse bile aslında çıplaklığın doğallığı kesinlikle iğrençleşilmeden verilmiştir.
exils yani sürgündekiler işte bu sahneyle başlar. bir yol hikayesinden çok bir köklerini arayış vardır filmde. adam- ki o adam gatlif in en sevdiği oyunculardan olan romain duristir- bilinçli bir biçimde köklerini ararken, bu yolculuğa çıktığında içten içe köklerini aramakta ya da en azından köklerine yönlenmiş olduğunun farkında değildir. bundandır cezair e yaklaştıkça basan sıkıntılar, cezair sokaklarındaki bunalımlar...
çiftimizin küçük bir kasabada tanıştıkları gençlerle yaptıkları konuşmalarda paris ve cezaire dair yorumlar aslında filmin temelini ortaya koyar. ve filmde çok konuşulan belki de son yılların en başarılı erotik sahnesi olan şeftali bahçesi sahnesinde tony gatlif artık sanatının doruk noktasındadır ve onu anlamsız çıplaklıkla suçlayanlara tokadını atar. çünkü izleyici o anda anlar ki çıplaklığı basit bir erotizm için kullanmıyor. ama o kadar sözden sonra tükürdüğünü yalayamaz izleyici... adem ile havvayı yeniden ele almıştır. işte o tutkudur ki meyveyi dalı yapragı aynı anda yedirten...
hakkında daha çok şey yazılabilecek bir film exils ama o sonundaki zikir, dans, trans, kendini kaybediş, kendini buluş sahnesinde işte amaç seyirciyi bir nebze rahatsız ederek belki sende en azından bir silkelenmelisin duygusunu vermektir. uzun bir sahnedir ama tek plan çekim sahneyi daha da izlenir kılmıştır. belki bu çekim tekniği kullanılmasa bu kadar hissedemeyecektik...
uzun lafın kısası film muhteşemdir izleyiniz.
-----------------------------spoiler----------------------------:
gömülen keman ile gatlif gadjo diloya bir selam çalar.
ve duyduğum en güzel bebek duasıydı... -----------------------------spoiler----------------------------
tony gatlifin yine kendini aştığı bir film. belki de en büyük özelliği filmin tüm müziklerinin kendisine ait olması. ilk sahnede bir vücud detayı ile başlıyoruz. ve ordan cıplak bir erkek bedenine kayıyoruz. elindeki bir bardağını yüksek bir kattan aşağı bırakan ve karşısındaki çıplak kadına cezaire gidelim diyebilen bir erkek. ki bu sahnedeki şarkının sözleri "its an emergency to talk about freedom. its urgent, emergency to question those who were absent..." dir. bu çıplaklık ve gatlif filmlerindeki beklenmedik anlardaki beklenmedik çıplaklıklar izleyicileri rahatsız etse bile aslında çıplaklığın doğallığı kesinlikle iğrençleşilmeden verilmiştir.
exils yani sürgündekiler işte bu sahneyle başlar. bir yol hikayesinden çok bir köklerini arayış vardır filmde. adam- ki o adam gatlif in en sevdiği oyunculardan olan romain duristir- bilinçli bir biçimde köklerini ararken, bu yolculuğa çıktığında içten içe köklerini aramakta ya da en azından köklerine yönlenmiş olduğunun farkında değildir. bundandır cezair e yaklaştıkça basan sıkıntılar, cezair sokaklarındaki bunalımlar...
çiftimizin küçük bir kasabada tanıştıkları gençlerle yaptıkları konuşmalarda paris ve cezaire dair yorumlar aslında filmin temelini ortaya koyar. ve filmde çok konuşulan belki de son yılların en başarılı erotik sahnesi olan şeftali bahçesi sahnesinde tony gatlif artık sanatının doruk noktasındadır ve onu anlamsız çıplaklıkla suçlayanlara tokadını atar. çünkü izleyici o anda anlar ki çıplaklığı basit bir erotizm için kullanmıyor. ama o kadar sözden sonra tükürdüğünü yalayamaz izleyici... adem ile havvayı yeniden ele almıştır. işte o tutkudur ki meyveyi dalı yapragı aynı anda yedirten...
hakkında daha çok şey yazılabilecek bir film exils ama o sonundaki zikir, dans, trans, kendini kaybediş, kendini buluş sahnesinde işte amaç seyirciyi bir nebze rahatsız ederek belki sende en azından bir silkelenmelisin duygusunu vermektir. uzun bir sahnedir ama tek plan çekim sahneyi daha da izlenir kılmıştır. belki bu çekim tekniği kullanılmasa bu kadar hissedemeyecektik...
uzun lafın kısası film muhteşemdir izleyiniz.
-----------------------------spoiler----------------------------:
gömülen keman ile gatlif gadjo diloya bir selam çalar.
ve duyduğum en güzel bebek duasıydı... -----------------------------spoiler----------------------------
sonuntrack albümünü günde bir kez dinlemesem, eksikliğini hissettiğim müzikleri başka, oyuncuları başka
tony gatlifi başka olan ve müzikle çok güzel harmanlanmış muhteşem film...
tony gatlifi başka olan ve müzikle çok güzel harmanlanmış muhteşem film...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?