chicagolu death metal grubu enforsaken, iki yıl önceki “the forever endeavor”dan sonra, bu ay da ikinci albümü “sinner’s intuition” ile sevenlerinin karşısına çıktı. şu ana kadar bir demosu, bir ep’si ve bir de albümü olan, ve çok açık şekilde isveç death metali yapan grup, türün daha sert olan taraflarına eğiliyor ve pizzanın sadece ortadaki yumuşak yerlerini değil, köşelerindeki sert taraflarını da bir güzel mideye indiriyor (benzetmeye gel).
kısacası grup alt tellerden çalınan melodiler ve klasik power chord’lardan oluşan bildiğimiz melodik death metalden ziyade, at the gates, amon amarth veya eucharist gibi daha kalın tellere odaklanmış ve riff zenginliğiyle öne çıkan bir müzik yapıyor. grubun oldukça çiğ bir sound’u var ve bu da açıkçası müziğe olumlu bir etki yapıyor ve verilmek istenen soğukluğun gayet güzel aktarılmasını sağlıyor. olumsuz diyebileceğim tek yan, davulun bence olması gerektiği kadar canlı bir sound’u olmaması. travis smith tarafından yapıldığı gün gibi ortada olan, ancak çok da bir orijinalite barındırmayan bir kapağı olan albüme, daha önceden dan swanö’nün konuk olacağı söylenmişti. ancak grubun sitesindeki bilgiler arasında böyle bir şeyden söz edilmiyor.
albüm gayet sağlam bir açılış riff’i barındıran “witness to the fall” ile başlıyor. nakarattaki staccato bölüm, belli ki şarkının sahip olduğu hit potansiyelini yaratan önemli etmenlerden biri. 2.03’te giren koromsu bölüm de şarkının en güzel yerlerinden birini oluşturuyor ve bu şekilde şarkı, “sert ama hüzünlü” isveç death metali nasıl olmalı sorusuna cevaplar veriyor.
“blacklist assassin” bana büyük oranda quo vadis’i anımsattı. etkin gitar kullanımı, riff’lerin ve melodilerin iç içe geçmiş olması ve yüksek temponun da bunda payı var tabii ki. “the slain” sahip olduğu ufak opeth tınılarıyla, “halo of ruin” oynak nakarat riff’iyle, “enemy angel” da barındırdığı folk atmosferi ve mithotyn tadlı nakaratıyla öne çıkıyor.
çılgın triple-picking’lere sahne olan ve bir doom şarkısını andıran ilahi havasındaki nakaratıyla “sever the ties”, ucundan arch enemy etkisi gözlemlediğim “words in red” ve sondaki “the course to oblivion” da güzel parçalar. özellikle bu sondaki parça baştan sona çok iyi bir şarkı. nakaratı başta olmak üzere pek çok zeki fikri içinde barındırıyor.
enforsaken’la ilgili bahsetmeden geçilemeyecek diğer bir konu da gitaristlerin üstün becerileri elbette. riff’lerde, bu tür için tam kıvamında bir zorluk ve sol parmak kullanımı mevcutken, sololarda bunun daha da fazlasını yapıyorlar. neyse ki pek çok grubun düştüğü hataya düşmüyor ve “madem ki iyi gitar çalıyoruz, her şarkıya dörder tane solo koyup kendimizi gösterelim ha!” demiyorlar.
aslında bu albüme bu türün geleneksel durumlarından biri olan kısa bir akustik şarkı iyi giderdi diye düşünüyorum, ama olmaması da eleştiri konusu değil elbette.
kısa bir özet yapacak olursam, “sinner’s intuition” gözümde “the forever endeavor”dan daha iyi, hatta ona göre çok daha olgun bir albüm. barındırdığı yoğun hüzün duygusu, türe göre iyi bir müzisyenlik ve yine türe göre oldukça sert yapısı ile isveç death metali sevenlerin mutlaka bir şeyler bulabilecekleri bir albüm. her şarkı muhteşem mi? hayır. ama hepsi de ortalamanın üstünde, ve her şarkıda hoşunuza gidecek bir riff, bir bölüm, herhangi bir şey bulacağınızı garanti edebilirim.
sinners intuition
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?