emperor’un ardından ihsahn’ın boş durmayacağı açıktı. geçtiğimiz aylarda peccatum’u sonlandırdığını açıklayan ihsahn, geçen ay piyasaya çıkan ilk solo albümü “the adversary” ile karşımızda (yazar burada “the adversary” diyerek şeytan’a sesleniyor). emperor kalitesini bilenler, ihsahn’dan boş iş çıkmayacağını da bilirler. “the adversary” de bu düşünceyi haklı çıkaran bir çalışma. albümün en kısa özeti, “yumuşatılmış ‘prometheus: the discipline of fire and demise’ ile black metal yapan opeth’in karışımı” olarak ifade edilebilir.
sesine kurban olduğum ihsahn’ın “come suffering, apocalypse, release the fires of hell! i call upon destruction and despair!” dizeleriyle açılan albüm, daha ilk şarkı “invocation” ile kopartıyor. ihsahn’ın o kendine özgü hafif çatlak vokali ve zaman zaman akerfeldt’i anımsatan clean vokalleri ile şarkı tek kelimeyle kusursuz bir sanat eserine dönüşüyor. 2006′da çıkan albümler içinde şu ana kadar beni en çok etkileyen birkaç şarkıdan biri. daha ilk saniyeden fark ettiğimiz bir sürpriz de, davulların başında oturan ve anında kendini belli eden asgeir mickelson (borknagar, vintersorg, spiral architect, enslavement of beauty, vesaire). daha ilk splash vuruşundan “işte geldim burdayım, ben bu işte ustayım” havasını sezebiliyorsunuz. bu şarkı kanımca albümün en iyisi. özellikle “let it all come down!” çığlığı ve ardından gelen kaos ile, opeth tadları estiren muhteşem clean bölüm tadından yenmez cinsten. şu clean bölümü bir dinleyin ve bu ay sitede bulunan “davul albümleri” makalesinde neden borknagar – “empiricism” albümünden de bahsettiğimi anlayın. mickelson sadece 1-1,5 dakika arası bir sürede, davulda yaratıcılık ve özgünlük adına seminerler, sempozyumlar düzenliyor, çeşitli panellere konuşmacı olarak katılıyor. sadece müzisyenlik içeren çok da güzel bir klibi bulunan bu parçayı, şu ana kadar adı gecen gruplara yabancı olmayan herkese öneririm.
albümde kendini gösteren yalnızca mickelson değil elbet. ihsahn da her zaman olduğu gibi gitar üzerinde her türlü numaraya girişiyor. kanımca black metal yapan müzisyenler arasında gitara en hakim birkaç insandan biri ihsahn. hatta haddimi aşıp black metal’in chuck schuldiner’ı diyesim var (sadece gitar çalma bazında). oldukça gelişmiş gördüğüm yumuşacık clean vokalleri, az önce bahsettiğim yırtıcı vokalleri ve sıradışı akorlar ve melodileriyle, ihsahn kesinlikle saygı duyulası bir müzisyen. “called by fire”da gördüğümüz blues tabanlı sololar ve muhteşem nakarat bölümü, “citizen”daki hem kaotik hem sanatsal düzenlemeler, “homecoming”in progresif metal/rock tadları, hemen dikkat çeken ayrıntılar. “homecoming” demisken; dream theater ile pain of salvation arasinda gidip gelen şarkının başlarında, “yes i failed again” kısmında vokal öyle bir mikael’e (akerfeldt) benziyor ki, aman da aman diyorsunuz.
sözlerinden ve atmosferinden şeytan fışkıran ağır tempolu ve senfonik “astera ton proinon”da öyle bir nakarat var ki, hem gücü, hem de hüznü aynı anda hissedebiliyorsunuz. “panem et circenses”in girişindeki ihsahn patentli melodiyi, farklı vokal deneme ve düzenlemelerini, “and he shall walk in empty places”ın da tam emperor havası barındıran saf black metal’liğini belirtmek gerek.
ihsahn böyle solo takılmaya devam edecekse gerçekten de çok iyi. çünkü ne emperor efsanesini yeni albümlerle kastırmak zorunda kalıyor, ne de müzikten uzak kalıyor. emperor, bitmiş olsa da black metal’in en güçlü kalelerinden biri olarak her zaman yaşayacak. o müziği yapan kişinin yoluna tek başına devam etmesinde de hiçbir sakınca yok (yanına asgeir gibi bir yol arkadaşı almış bir de; daha ne isteyelim).
black metal, üst düzey müzisyenlik ve yaratıcılık kavramları ile, emperor ve mickelson referansları size bir şeyler ifade ediyorsa, istediği duyguyu sonuna kadar veren bu albümü beğenmeniz büyük olasılık. beşinci ayına yaklaştığımız 2006′nın, şu ana kadar çıkan çok iyi albümlerinden biri.
the adversary
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?