bir sefai $iiri.
aysem;
kimi annaya, bellaya, kimi mariaya,
kimi de kizil saçli natasaya yazdi.
oysa ben bir türk yigidiyim.
türke sevdali oldugum için aysem, sana yaziyorum.
ben seni, kongoda ölen sevgilisini istanbulda arayan
teksasli bir disi gibi degil,
ask esittir burjuva güzellerini
diskoteklerde arayan züppeler gibi degil,
hele; kafalarindaki kirli duygulari
natasa adli rus kizinda sembollestirip,
kizil ruble arayanlar gibi aramiyorum aysem.
ben seni,
belki bir ana ceylanin vurulmus yavrusuna su aradigi gibi,
belki bir anadolu delikanlisinin kaçirmak için güzel zeynebini;
gecenin alaca karanliginda aradigi gibi
seni ariyorum aysem.
ama, muhakkak bütün iyilikleri, bütün güzellikleri, bütün özlemlerimi sende bulacagimi bilerek,
engin denizin kudurmus dalgalari gibi önümdeki engelleri teker teker asarak,
yüce allahin, yüce allahin izniyle seni ariyorum aysem.
seni kaybettigim dünyalarda bulmak istiyorum.
o dünya; hz. fatihin kilicinin altin kakmasi,
estergon dönüsünün gönülleri yakmasi,
veyahut tunanin bir itri bestesinde musuki gibi çaglayip akmasi olabilir.
geçtigim yillardaki parlak aynalar gelecegimi aydinlatir benim.
bir elim gelecegin milliyetçi türkiyesindeyse, yavuzun beyaz atinin yelesindedir bir elim.
seni kaybettigim ve simdi aramaya çiktigim dünyalarda aysem;
ne meyhane tezgâhlari ardinda mum gibi yanip sönen kizlarimin gözlerinin karasi,
ne yoksulluktan ve fakirlikten ölen yigitlerimin verdigi yürek yarasi,
ne de basi kabak, yalin ayak dolasan insanimin cigerlerini hilton gecelerinde içkilerine meze yapip yiyen kahpelerin agiz kavgasi var.
seni kaybettigim ve simdi aramaya çiktigim dünyalarda;
bir kur-an, bir kiliç ve bir bozkurt üçünün ördügü koca bir dünya, koskoca bir tarih var aysem.
tut ki; seni karanligin ta ötesinde bir yere hapsetsinler. ömründe günesi hiç görmeyeceksin. ama ben, o günesi yanima aldim, seni kurtarmaya geliyorum aysem.
ne sezar, ne hitler, ne pos biyikli stalin,
ne de ,ne de fare suratli mao;
çözemez, çözemez, çözemez senin derdini aysem.
senin derdini, batililik delisi sömürge aydinlari,
robert koleji mezunu özgürlük budalalari
ve kafalarini çirkin kapitalistlere satmis devekuslari da çözemez.
senin derdini aysem; senin gibi konusan, senin gibi düsünen, senin gibi yasayan, velhasil kelam bizler; ülkücüler çözeriz senin derdini.
anamin anlattigina göre;
koca türk dünyasinin küçük bir köyünde dogmusum.
senin için doktor ya da ilaç, ekmek ya da su neyse,
benim için milli devlet, kizil elma ülküsü odur.
sen, sen benim için; kirimli bir keh, azerbaycanli aybala, yerköylü fadime, hepiniz, hepiniz bizim için birsiniz. çünkü bizim kanunumuzda; akvaryumlu meyhanelerde sevgilinin kömür karasi gözlerine siir yazmak yok!...
biz çok dag erittik. ülkü denen nazli gelinin duvaginda, sülün gibi kizlarin gözbebegine aysem.
bizim kanunumuzda; geri biraktirilmis insanimizi, esir milyonlarca soydasimizi tutsakliktan kurtarmak için, bu geri kalmisliga son vermek için; birlikte, birlikte mücadele etmek var.
bu, bu ne benim sana aglayarak, ne de dizlerine kapanarak bir yalvarisimdir.
bu, parmaklari çelikten, yürekleri estergon demirinden, yüzbinlerce, milyonlarca müslüman türk ülkücüsünün sana, sana durdurulmaz emridir.
kendine dön, kendine dön aysem! kendine dön!...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?