leman yazari,cizeri.bir donem yeni soluk espri anlayisiyla cok tuttu.ama ne yazik ki uretkenlik bir yere kadar cok yaratici bir insan da olsa..tekrara basladi sanki artik biraz.ama genede taktir etmek gerek ki hala arada guzel seyler cikariyor..
selçuk erdem
penguen yazari.
penguen yazari ayrica derginin kurucularindan. genclere verdigi deger alkisa sayan bence
penguende enfes cizen , her gecen gun nami yuruyen (bkz: gozu olanin gozu ciksin ), komik cizer.
zaman icinde karikaturleri kendini tekrar edip, insanin okuma zevkini ve eski gulme potansiyelini dusurse de yine de iyi cizer.
turkiyenin yigit ozgurle beraber en buyuk karikaturisti.
turkiyenin ucuncu nesil karikaturistleri arasinda en kaliteli buldugum cizer.
turk ile superman ozgurluk heykeli’nin onunde konusmaktalar:
turk: o kadar magrur olma supermen, senden buyuk allah var.
spr: what?
bedevi ile ayi yataktadirlar:
bedevi: once bahtsiz oldugumu dusunmustum, ama seni yakindan taniyinca...
iki ayi yanyana durmaktalar, bir tanesi kosarak kacar:
ayi1: len senin annen porno filmlerde oynuyormus.
ayi2: pornocuuuu! pornocu!!!
ayi3: porno diil onlar belgesel!! belgeseeeel!
iki kurbaga konusmaktadirlar:
baba: bak arkadasin prens oldu satolarda yasiyor, sen daha bi bok olamadin
cocuk: yeter ama baba ya bilip bilmeden konusuyorsun...
shakespeare gecenin bi yarisi oturmaktadir ve hamleti yazmaya calisir.
karisi: ne ugrasiyorsun bey bu kadar gece gece?
sh: hanim olmak mi yazsam olmamak mi yazsam bi turlu karar veremedim.
karisi: e ikisini de yaz kurtul.
sh: o zaman ben olmak ya da olmamak yazayim...
turk: o kadar magrur olma supermen, senden buyuk allah var.
spr: what?
bedevi ile ayi yataktadirlar:
bedevi: once bahtsiz oldugumu dusunmustum, ama seni yakindan taniyinca...
iki ayi yanyana durmaktalar, bir tanesi kosarak kacar:
ayi1: len senin annen porno filmlerde oynuyormus.
ayi2: pornocuuuu! pornocu!!!
ayi3: porno diil onlar belgesel!! belgeseeeel!
iki kurbaga konusmaktadirlar:
baba: bak arkadasin prens oldu satolarda yasiyor, sen daha bi bok olamadin
cocuk: yeter ama baba ya bilip bilmeden konusuyorsun...
shakespeare gecenin bi yarisi oturmaktadir ve hamleti yazmaya calisir.
karisi: ne ugrasiyorsun bey bu kadar gece gece?
sh: hanim olmak mi yazsam olmamak mi yazsam bi turlu karar veremedim.
karisi: e ikisini de yaz kurtul.
sh: o zaman ben olmak ya da olmamak yazayim...
ilkokul 2. sinifta yazdigim bir kompozisyon sinif ortasinda okudugum
zaman,ögretmen ve arkadaslarim tarafindan pek tutulmamis bir
kompozisyon… yazim hatalari düzeltilmemis, parantez içindeki notlar
simdiki ben tarafindan eklenmistir.
konu: çevremizde neler görüyoruz? ben çevremde çok sey görürüm. yasasin
çevremiz. çevremiz olmasaydi hiçbirsey göremezdik bence. o zaman ufuk’u
da göremezdik. ufuk benim en iyi arkadasim. ufuk neler yazdi defterine
bakiyorum. ögretmenimiz hep arkadasinizin defterine bakmayin der, ama su
anda bakmam lazim çünkü benim çevremde ufugun defteri var. ufuk benim
arkadasimdir. ufuk salak degildir.
çünkü arkadasimiza salak demek ayiptir. ayip olmasa ufuk’a salak
diyebilirdik. ama diyemedik. bunun ayip oldugunu ögretmenimiz
ögrettiydi.
ögretmenimiz bize hep ögretir. ne güzel seyler ögretir. böyle bir
ögretmenimiz olmasaydi biz ne yapardik? okula gelmezdik. tabi o zaman
hemen sevinmezdik hemen çok üzülürdük. (’çok’ sözcügü araya sonradan
sikistirilmistir) ögretmenimiz bize “arkadaslariniza salak demek
ayiptır” demisti. bende “o zaman aptal demek ayip degildir” dedim.
ögretmenimiz hepsi ayni dedi. ben de “bu bilgi hayatta ne isimize
yarayacak”
diye
sordum. ögretmenimiz “bu konu burada kapanmistir”
dedi. ama kapanmamisti
tabi. ufuk defterine sunlari yazmis: ben çevremde neler görüyorum:
agaçlar, evler, yollar, insanlar, kadinlar, kuslar, taslar, topraklar,
kediler, köpekler, böcekler, bulutlar, annem. gerçekten de ufugun
annesi hep cevresinde dolasir. sabah okula getirir, aksam eve götürür,
derslerde de pencerenin önünde ziplayarak oglunu görmeye çalisir.
bence çok komik. kafasi bir görünür, bir kaybolur.
yazin pencere açikken silgiyle kafasini vurmaya çalisiriz. ama havada
durmayip hemen düstügü için vurmak çok zordur. yani bunlarin disinda
ufugun gördügü ilginç bir sey yok. çevremiz çok sikici degil.
ben sanki görnüyorum
agaçlari,
evleri. salak! sana demedim, bu sayilmaz, agaçlara dedim ben çevremde
hep degisik seyler görürüm. mesela geçen gün çevremde bir tane tavukadam
gördüm. tabi hemen arkadas olduk. çok ilginçti.
ufuga anlattim ama ufuk
inanmadi çünkü o benim anlattiklarimi hiç inanmaz, bunu nereden
biliyorum çünkü uzaylilara da inanmamisti. “bir kere, dedi, tavuktan
adam olsa o zaman horoz adam olurdu” çünkü tavuktan adam olmazmis
horozdan olurmus. ben de ona hayatinda kaç tane tavukadam gördügünü
sordum. hiç görmemis tabi, ne konusuyorsun o zaman?
(bu cümlenin sonundaki salak silinmis, ama iyice bastirilarak yazilmis
olsa gerek ki izi kalmis) tavukadam gerçekten var, iste söyle bir sey:
!(burada tavuk adamin temsili bir resmi var) tavukadamla geçen hafta,
banka sinemasinda tanistik. (hala var mi bilmiyorum, bizim
çocuklugumuzda bankalar, sinemalarda çocuklar için çizgi filmler falan
gösterirlerdi) içerisi karanlik oldugu için diger çocuklar onu
göremediler tabi (yalan!) tavukadam harika birinsan. diger büyükler
gibi insanin canini sikmiyor. benim en iyi arkadasim.
ufuk için salak dedi. ayip
da olmamis oldu, çünkü o ufugun arkadasi degil.
tavukadam
çok güçlü, herkesi dövebilir. bu herkese, çevremde gördügüm herkes
dahil, bilmem anlatabildim mi? bana dedi ki, “eger sana sinirlenen bir
ögretmenin falan varsa, gelip onun kafasini kirayim, bacaklarini da
koparmam elbette mümkün”dedi. ben de ona “tesekkür ederim, ama bana
sinirlenen bir ögretmenim yok, ögretmenim beni çok sever bence, ben de
onu severim.onun bacaklarini ikiye ayirip kafasini gaganla ezmene hiç
gerek yok!”
böylece is tatliya baglanmis oldu, ama tavukadam “sen gene de bir sey
olursa haber ver, aninda gelirim.” dedi. ben de haber verecegime söz
verdim. simdi bir sey olursa ve ben haber vermezsem tavukadama karsi
çok ayip olur. çevremizi tavukadamla birlikte gördüm. ona marstan gelen
taslarimi gösterdim, o da bana çokoprens agaçlarini gösterdi. o kadar
çok ki. hepsinin ortasini açip çukulatasini yaliyorsunuz, bisküvisini
hiç yemiyorsunuz. ufuk bunlara da inanmiyor. bana dedi ki “sen simdi
tavukadamin uçtugunu da iddia edersin” dedi. ben de tabi hemen,
tavuklar uçar mi be, biz burada güvercinadamdan bahsetmiyoruz herhalde
dedim. böyle bir laf ettgi için ona salak demedim çünkü o benim
arkadasim ufuk, o zaman niye getirmiyorsun okula, bizi de tanistir
dedi. yok ki gelsin dedi.
ama tavukadam hergün lunaparka gittigi için okula gelecek vakti yok.
ayrica kendisinden yok diye bahsedildigini duyarsa ufuga çok sinirlenir.
bu ona inanmayan baskalari içinde geçerli olur. o zaman yumurtasini
getir dedi.
sanki tavukadam bütün gün aptal aptal ortalikta dolasip yumurtluyor.
tavuklarla tavukadamlari birbirine
karistirmamaliyiz. cunku hangisini
kesemeyiz. (birbirine karistirirsak hangisini kesecegimizi bilemeyiz
demek istiyor) çevremizde neler gördük? ufuk gibi biz de çevremizde kus
gördük, ama biz gittik konustuk. göç eden kuslar artik havalar isinmaya
basladigi için geri dönüyorlar. onlara keske dönmesaydiniz, çünkü
havalar gene soguyacak dedim. onlar da bana belki bu yil sogumaz bir
umut dediler. yaz bitmezse gerçekten çok iyi olur. çünkü yaz bitince
okullar açilir. ama yaz tatilindeyken çevremde okulu görmüyorum. tabi
hemen okulumu özlüyorum. en çok da ögretmenimi özlüyorum.
yararlandigimiz kaynaklar: çevremiz,
büyüklerimiz, ögretmenimiz, tavukadam.
(son
olarak bir ekleme yapmak istiyorum: ufuk bir
salaktir!!!)
selçuk erdem
zaman,ögretmen ve arkadaslarim tarafindan pek tutulmamis bir
kompozisyon… yazim hatalari düzeltilmemis, parantez içindeki notlar
simdiki ben tarafindan eklenmistir.
konu: çevremizde neler görüyoruz? ben çevremde çok sey görürüm. yasasin
çevremiz. çevremiz olmasaydi hiçbirsey göremezdik bence. o zaman ufuk’u
da göremezdik. ufuk benim en iyi arkadasim. ufuk neler yazdi defterine
bakiyorum. ögretmenimiz hep arkadasinizin defterine bakmayin der, ama su
anda bakmam lazim çünkü benim çevremde ufugun defteri var. ufuk benim
arkadasimdir. ufuk salak degildir.
çünkü arkadasimiza salak demek ayiptir. ayip olmasa ufuk’a salak
diyebilirdik. ama diyemedik. bunun ayip oldugunu ögretmenimiz
ögrettiydi.
ögretmenimiz bize hep ögretir. ne güzel seyler ögretir. böyle bir
ögretmenimiz olmasaydi biz ne yapardik? okula gelmezdik. tabi o zaman
hemen sevinmezdik hemen çok üzülürdük. (’çok’ sözcügü araya sonradan
sikistirilmistir) ögretmenimiz bize “arkadaslariniza salak demek
ayiptır” demisti. bende “o zaman aptal demek ayip degildir” dedim.
ögretmenimiz hepsi ayni dedi. ben de “bu bilgi hayatta ne isimize
yarayacak”
diye
sordum. ögretmenimiz “bu konu burada kapanmistir”
dedi. ama kapanmamisti
tabi. ufuk defterine sunlari yazmis: ben çevremde neler görüyorum:
agaçlar, evler, yollar, insanlar, kadinlar, kuslar, taslar, topraklar,
kediler, köpekler, böcekler, bulutlar, annem. gerçekten de ufugun
annesi hep cevresinde dolasir. sabah okula getirir, aksam eve götürür,
derslerde de pencerenin önünde ziplayarak oglunu görmeye çalisir.
bence çok komik. kafasi bir görünür, bir kaybolur.
yazin pencere açikken silgiyle kafasini vurmaya çalisiriz. ama havada
durmayip hemen düstügü için vurmak çok zordur. yani bunlarin disinda
ufugun gördügü ilginç bir sey yok. çevremiz çok sikici degil.
ben sanki görnüyorum
agaçlari,
evleri. salak! sana demedim, bu sayilmaz, agaçlara dedim ben çevremde
hep degisik seyler görürüm. mesela geçen gün çevremde bir tane tavukadam
gördüm. tabi hemen arkadas olduk. çok ilginçti.
ufuga anlattim ama ufuk
inanmadi çünkü o benim anlattiklarimi hiç inanmaz, bunu nereden
biliyorum çünkü uzaylilara da inanmamisti. “bir kere, dedi, tavuktan
adam olsa o zaman horoz adam olurdu” çünkü tavuktan adam olmazmis
horozdan olurmus. ben de ona hayatinda kaç tane tavukadam gördügünü
sordum. hiç görmemis tabi, ne konusuyorsun o zaman?
(bu cümlenin sonundaki salak silinmis, ama iyice bastirilarak yazilmis
olsa gerek ki izi kalmis) tavukadam gerçekten var, iste söyle bir sey:
!(burada tavuk adamin temsili bir resmi var) tavukadamla geçen hafta,
banka sinemasinda tanistik. (hala var mi bilmiyorum, bizim
çocuklugumuzda bankalar, sinemalarda çocuklar için çizgi filmler falan
gösterirlerdi) içerisi karanlik oldugu için diger çocuklar onu
göremediler tabi (yalan!) tavukadam harika birinsan. diger büyükler
gibi insanin canini sikmiyor. benim en iyi arkadasim.
ufuk için salak dedi. ayip
da olmamis oldu, çünkü o ufugun arkadasi degil.
tavukadam
çok güçlü, herkesi dövebilir. bu herkese, çevremde gördügüm herkes
dahil, bilmem anlatabildim mi? bana dedi ki, “eger sana sinirlenen bir
ögretmenin falan varsa, gelip onun kafasini kirayim, bacaklarini da
koparmam elbette mümkün”dedi. ben de ona “tesekkür ederim, ama bana
sinirlenen bir ögretmenim yok, ögretmenim beni çok sever bence, ben de
onu severim.onun bacaklarini ikiye ayirip kafasini gaganla ezmene hiç
gerek yok!”
böylece is tatliya baglanmis oldu, ama tavukadam “sen gene de bir sey
olursa haber ver, aninda gelirim.” dedi. ben de haber verecegime söz
verdim. simdi bir sey olursa ve ben haber vermezsem tavukadama karsi
çok ayip olur. çevremizi tavukadamla birlikte gördüm. ona marstan gelen
taslarimi gösterdim, o da bana çokoprens agaçlarini gösterdi. o kadar
çok ki. hepsinin ortasini açip çukulatasini yaliyorsunuz, bisküvisini
hiç yemiyorsunuz. ufuk bunlara da inanmiyor. bana dedi ki “sen simdi
tavukadamin uçtugunu da iddia edersin” dedi. ben de tabi hemen,
tavuklar uçar mi be, biz burada güvercinadamdan bahsetmiyoruz herhalde
dedim. böyle bir laf ettgi için ona salak demedim çünkü o benim
arkadasim ufuk, o zaman niye getirmiyorsun okula, bizi de tanistir
dedi. yok ki gelsin dedi.
ama tavukadam hergün lunaparka gittigi için okula gelecek vakti yok.
ayrica kendisinden yok diye bahsedildigini duyarsa ufuga çok sinirlenir.
bu ona inanmayan baskalari içinde geçerli olur. o zaman yumurtasini
getir dedi.
sanki tavukadam bütün gün aptal aptal ortalikta dolasip yumurtluyor.
tavuklarla tavukadamlari birbirine
karistirmamaliyiz. cunku hangisini
kesemeyiz. (birbirine karistirirsak hangisini kesecegimizi bilemeyiz
demek istiyor) çevremizde neler gördük? ufuk gibi biz de çevremizde kus
gördük, ama biz gittik konustuk. göç eden kuslar artik havalar isinmaya
basladigi için geri dönüyorlar. onlara keske dönmesaydiniz, çünkü
havalar gene soguyacak dedim. onlar da bana belki bu yil sogumaz bir
umut dediler. yaz bitmezse gerçekten çok iyi olur. çünkü yaz bitince
okullar açilir. ama yaz tatilindeyken çevremde okulu görmüyorum. tabi
hemen okulumu özlüyorum. en çok da ögretmenimi özlüyorum.
yararlandigimiz kaynaklar: çevremiz,
büyüklerimiz, ögretmenimiz, tavukadam.
(son
olarak bir ekleme yapmak istiyorum: ufuk bir
salaktir!!!)
selçuk erdem
yiğit özgürden sonraki as adamımdır.taa limondayken başlayıp halen penguenle takip ettiğim espri anlayışına bittiğim çizer.hala hatırladıkça güldüğüm bir karikatürü vardır ki aha da anlatıyorum;
akbabalar çölde ölmek üzere olan adamın etrafında, yerde daire çizerek dolaşmaktadır. adam kardeşim der siz ne biçim akbabasınız gökyüzünde daire çizmeniz gerekmiyo mu sizin?
akbabaların cevabı:biz gıcığız!
akbabalar çölde ölmek üzere olan adamın etrafında, yerde daire çizerek dolaşmaktadır. adam kardeşim der siz ne biçim akbabasınız gökyüzünde daire çizmeniz gerekmiyo mu sizin?
akbabaların cevabı:biz gıcığız!
-balık zekasıyla ilgili bir anket yapıyoruz, birkaç sorumuza cevap verirmisiniz?
-tabi, buyurun.
-balık zekasıyla ilgili bir anket yapıyoruz, birkaç sorumuza cevap verirmisiniz?
-tabi, buyurun.
-balık zekasıyla ilgili bir anket yapıyoruz, birkaç sorumuza cevap verirmisiniz?
-tabi, buyurun.
..........
-tabi, buyurun.
-balık zekasıyla ilgili bir anket yapıyoruz, birkaç sorumuza cevap verirmisiniz?
-tabi, buyurun.
-balık zekasıyla ilgili bir anket yapıyoruz, birkaç sorumuza cevap verirmisiniz?
-tabi, buyurun.
..........
turkcell hat kontör paketlerinin ön yüzündeki karikatürlerin şahsına ait oldugu kişilik. 29-30 nisan 2006 da izmir kitap fuarında imza günü vardır penguen yazarlarının. orada görülebilecek insan modeli.
artık kendini tekrarlamaya başlama sendromunu yaşayan karikatürist.
(bkz: yeni birşeyler lazım)
(bkz: yeni birşeyler lazım)
yıllar boyunca deliler gibi salyalar saçıp güldükten sonra elime gecen ve çizerinin gary larson olduğunu öğrendiğim kariktatürlerle feci benzer şeyler çizen işin garibi gary abinin bunları çizmekte selçuk erdemden erken davranmasından dolayı kıllandığım bir yazardır. artık 5-6 haftada bir güzel esprisi çıkar.
karikaturlerinde genellikle penguenler ve koyunlar kullanan penguen cizeri. genellikle aynı kavramlardan faydalanmakta;
(bkz: benzerlik)
(bkz: sürü psikolojisi)
(bkz: benzerlik)
(bkz: sürü psikolojisi)
dun ilk kez gordugum bir karikaturü ile bir kez daha "baba buyuksun" dediğim cizer.
karikatür su sekildedir efendim.
- mondi abi sana mesaj geldi, 6-0 olmuş.
- gördük lan.
karikatür su sekildedir efendim.
- mondi abi sana mesaj geldi, 6-0 olmuş.
- gördük lan.
21 haziran 2007 tarihli penguen dergisine çizdiği karikatürlerden birinde spoilerdan espri çıkartarak bu karikatürü tüm sözlükçülere hediye etmiş olan çizer.
penguenlerin karizmalarini yerle bir eden karikaturist..
bu iyiliği kimseye yapmam.
http://tinyurl.com/22st36
http://tinyurl.com/22st36
şu sıralar "sarmayan" çizer.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?