akilli isanlarin gazetesi oldugunu iddia eden gunluk siyasi gazete.
radikal
koktenci.
(bkz: radikal gazetesi)
asiri.
sanat haberlerinin fazlaligi ile bir ogrenci icin alinabilecek en ideal gaztelerden biri.ayrica cok guzel de ekleri vardir.
radikal olmak yipratici bir istir cunku siz dogru bildiginizi diretirsiniz ama etrafta surekli muhalefet olacaktir. radikal insanlar ya cok buyuk olurlar, yada sicarlar.
(bkz: ataturk)
(bkz: adolf hitler)
(bkz: ataturk)
(bkz: adolf hitler)
(bkz: radikaltak)
radikal gazetesi 1997 yılında yayınlanmaya başlamıştı. reklam sloganı da hala hafızam da. “radikal” sözcüğünün tanımı yapılıyordu ve “o bir radikal” sloganıyla reklam bitiyordu. bildiğim kadarıyla bu gazete, doğan grubu tarafından, dinç bilgin’in yeni yüzyıl (sonra yeni binyıl) gazetelerine rakip olsun diye çıkarılmıştı. gazetenin sol ağırlıklı liberal bir siyasi duruşu vardı. sol-liberal duruş, anlatması ve anlaşılması hayli zor bir terkip. ama bu gazeteyi başka türlü ifade etmek de mümkün değil gibi. belki bu niteleme yeni yüzyıl (ve yeni binyıl) için daha doğru. radikal’in ise liberalliği kısıtlı ama sol hatta sosyalist sol yanı daha baskın gibi.
(ara not : doğan grubu sol okura hitap eden radikal’i çıkardıktan sonra, sağ okuru da küstürmemiş ve onlar için de bir sonraki yıl yeni ufuk gazetesini çıkarmıştı. bu gazete bir ay kadar yayın hayatına devam ettikten sonra kapanmıştı. ahmet turan alkan, beşir ayvazoğlu, iskender pala bu gazetenin yazarlarındandı. doğan grubu’nun tavrı dikkat çekici. bir tane solcu okurlar için gazete (radikal), bir tane de sağcı okurlar için gazete (yeni ufuk). iki tarafı da küstürmemek için ideal bir çözüm.)
radikal gazetesini çıktıktan sonra sanırım bir yıl boyunca düzenli olarak satın aldım. solcu olduğum için değil (ki kim sağcı, kim solcu bunu pek anlamam ve hatta kayda değer de bulmam) ama gazeteyi “okunabilir” nitelikte gördüğüm için satın alıyordum. hatta babamın şiddetli muhalefetine rağmen. o vakitler babamın verdiği harçlıkla gezip dolaşıyordum ve haliyle adamcağız verdiği paranın yaban ellere (!) gitmesine razı olmuyordu.
aradan neredeyse 10 yıl geçmiş. o ilk sayılardan aklımda kalan üç şey var: birincisi, televizyon eleştirileri. çok neşeli, çok eğlendirici ve zeka yüklü yazılardı onlar. orijinal de bir ismi vardı ama unuttum. sıfır noktası mıydı, zifiri karanlık mı neydi? başlıkta bir büyüteç vardı galiba. ikincisi de, hafta sonu tam sayfa bulmaca yayınlanırdı. her hafta, bu kez çözeceğim diye bulmacanın başına çökerdim ama karelerin onda birini ancak doldurduktan sonra masadan yılgın yılgın kalkardım. ve üçüncüsü de, piyale madra’nın, ramize erer’in o hınzır karikatürleri.
yıllar sonra bugün bir radikal gazetesi satın aldım. yazar kadrosu daha bir renklenmiş gibi. bir yanda hasan celal güzel, diğer yanda murat belge; öbür yanda nuray mert, diğer yanda türker alkan. sanki biraz dümen “ortaya doğru” kaymış gibi. piyale madra’nın, ramize erer’in karikatürleri yine insanı gazetenin neşe kaynağı.
radikal’i eski bir arkadaşla yıllar sonra yeniden buluşmanın verdiği sevinç ve şaşkınlıkla okudum. “daha bir güzelleşmiş” ile “hiç değişmemiş” arası belirsiz bir duygunun arasında kaldım.
(ara not : doğan grubu sol okura hitap eden radikal’i çıkardıktan sonra, sağ okuru da küstürmemiş ve onlar için de bir sonraki yıl yeni ufuk gazetesini çıkarmıştı. bu gazete bir ay kadar yayın hayatına devam ettikten sonra kapanmıştı. ahmet turan alkan, beşir ayvazoğlu, iskender pala bu gazetenin yazarlarındandı. doğan grubu’nun tavrı dikkat çekici. bir tane solcu okurlar için gazete (radikal), bir tane de sağcı okurlar için gazete (yeni ufuk). iki tarafı da küstürmemek için ideal bir çözüm.)
radikal gazetesini çıktıktan sonra sanırım bir yıl boyunca düzenli olarak satın aldım. solcu olduğum için değil (ki kim sağcı, kim solcu bunu pek anlamam ve hatta kayda değer de bulmam) ama gazeteyi “okunabilir” nitelikte gördüğüm için satın alıyordum. hatta babamın şiddetli muhalefetine rağmen. o vakitler babamın verdiği harçlıkla gezip dolaşıyordum ve haliyle adamcağız verdiği paranın yaban ellere (!) gitmesine razı olmuyordu.
aradan neredeyse 10 yıl geçmiş. o ilk sayılardan aklımda kalan üç şey var: birincisi, televizyon eleştirileri. çok neşeli, çok eğlendirici ve zeka yüklü yazılardı onlar. orijinal de bir ismi vardı ama unuttum. sıfır noktası mıydı, zifiri karanlık mı neydi? başlıkta bir büyüteç vardı galiba. ikincisi de, hafta sonu tam sayfa bulmaca yayınlanırdı. her hafta, bu kez çözeceğim diye bulmacanın başına çökerdim ama karelerin onda birini ancak doldurduktan sonra masadan yılgın yılgın kalkardım. ve üçüncüsü de, piyale madra’nın, ramize erer’in o hınzır karikatürleri.
yıllar sonra bugün bir radikal gazetesi satın aldım. yazar kadrosu daha bir renklenmiş gibi. bir yanda hasan celal güzel, diğer yanda murat belge; öbür yanda nuray mert, diğer yanda türker alkan. sanki biraz dümen “ortaya doğru” kaymış gibi. piyale madra’nın, ramize erer’in karikatürleri yine insanı gazetenin neşe kaynağı.
radikal’i eski bir arkadaşla yıllar sonra yeniden buluşmanın verdiği sevinç ve şaşkınlıkla okudum. “daha bir güzelleşmiş” ile “hiç değişmemiş” arası belirsiz bir duygunun arasında kaldım.
bugün tarihi ile şöyle iki tane manşet atan gazete:
orham pamuk nobel ödülünü aldı.
fransa ermeni soykırımını kabul etti.
aslında ikiside birbiriyle çok baglantılı diye beni düşündüren olay.
orham pamuk nobel ödülünü aldı.
fransa ermeni soykırımını kabul etti.
aslında ikiside birbiriyle çok baglantılı diye beni düşündüren olay.
(bkz: radical noise)
son iki haftadır bir nevi entellektuel dayanışması olarak gördüğüm her pazar gazeteyi bir ünlünün editörlüğünde çıkartma kampanyasıyla adını güzel bir şekilde duyurmuştur,geçtiğimiz hafta orhan pamuk la bu hafta sezen aksuyla çıkmıştır pazar günü gazetesi,haftaya kim çıkartacak merakla bekliyoruz.
türkiyenin iyi gazetelerinden biri fakat bu aralar tiraj sorunu yaşıyor kendileri.
matematikte bir a halkasinin icindeki tum yuksek degerlerin kesisimi.
(bkz: radikal islam)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?