ankara

idiamin
yavuz bulent bakilerin bu siiri hatırlatır bana ankarayı.
4 yıl boyunca her haftam cebeci istasyonundan "o"nun tarafından haydarpasaya ugurlanarak gecti.
tuhaf duygular, tuhaf acılar...

cebeci istasyonu’nda bir akşam üstü...
incecikten bir yağmur yağıyordu yollara,
yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi.
sıcak bir kara sevda,
yüreğimizin başında bağdaş kurup oturmuştu.
acımsı,buruk,
mühürlenmişti ağzımız bir sessizlik içinde.
sessizliği üstümüzden atamıyorduk,
bir saçak altında kararsız,yorgun,
saatlerce duruyorduk,
kimse görmüyordu bizi...

cebeci istasyonu’nda bir akşam üstü...
yeni baştan yaşıyorduk kaderimizi.
cebeci istasyonu’nda bir akşam üstü...
bir başka türlüydü bu insanlar,
sen bir başka türlüydün,
gözlerin yine öyle bir bilinmez renkteydi,
gözlerin gözlerimde erimekteydi.
bir mermer heykel gibi yanımda duruyordun,
beni bırakma diyordun...

meyhane sarhoşları gibi sırılsıklam,
bir yalnızlık duyuyorduk,
ağlıyordun,ağlıyordun...

cebeci istasyonu’nda bir tren,
nefes nefese soluyordu.
gerilmiş bir keman teli gibiydik...

ankara kalesi’nde bir eski çalar saat,
bilmem kaça vuruyordu.
bir yağmur yağıyor inceden ince,
içimizdeki binbir düşünce,
harmanlar misali savruluyordu.
islanmış bir ceylan yavrusu gibi,
tiril tiril titriyordun,
gitsek,gitsek diyordun...

yüreğimin atışından deli gönlümce,
sırıl sıklam,paramparça,permeperişan,
türküler söylüyordum,
ağlıyordun,ağlıyordun...

şimdi,şimdi seni düşünüyorum...
cebeci yollarında rüzgarlar esiyor,serin,
paramparça düşmüş gönül ufkuma,
iki yıldız gibi gözlerin.
gel ey!ciğerime saplanan hançer,
gel ey!yüreğime oturmuş kurşun,
göçmen kuşlar gibi çok uzaklardan,
gel artık,
ne olursun...

bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol