ankara, bilhassa istanbul, izmir, antalya gibi denize kıyısı olan şehirlerde yaşayanlar için hiç de cazip değildir, kabul. denizsiz olmasından başka, ankara “sıkıcı” bir şehirdir, çünkü “resmi” bir havası vardır. belki bu yüzden şairlerin ankara’ya yakıştırdıkları renk “gri”dir. pek öyle gezilecek-görülecek mekanları da yoktur. eski-yeni meclis, anıtkabir, atakule, müzeler… başka? başka yok!... ankara’ya genelde bir “iş” için gelinir ve bu işin görülmesi sırasında çekilen eza ve sıkıntı, “şehre” mal edilir. kimisinin hastası vardır, ankara’daki hastanelere sevk yaptırmıştır. kimisi “memur” olma umudunun peşinde ankara’ya uzanmıştır, kimisi memurdur ama terfi ya da tayin peşindedir. kimisi sınav telaşesindedir. sözün özü, ankara, bir an önce iş halledilip apar-topar gidilecek bir şehirdir. “mecbur olunmasa” yüzüne bile bakılmaz bu şehrin...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?