18.45'te güvenpark'ın gama iş merkezine bakan yanındaki yolda, otobüs duraklarının(çankaya, dikmen, oran, etimesgut vs. otobüslerinin durduğu) önünde, bomba yüklü bir araçla gerçekleştirilmiş saldırı.
sosyal medyada farklı rakamlar telafuz edilse de resmi makamların açıklamalarının dikkate alınması taraftarıyım. yaralıların durumuna göre sayının artması muhtemel ama 130'lu 140'lı rakamlar vermek insanları daha da telaşlandırmaktan başka bir işe yaramaz.
farklı kaynaklardan mit'e vaya güvenlik güçlerine onlarca bilgi gelir. gelen her bilgi değerlendirilerek istihbarata dönüştürülür ve ilgili birimlere/kurumlara yayımlanır. muhtemelen bu patlamaya yönelik bir istihbarat da hem güvenlik birimlerine hem de diğer ilgililere(tehdit bölgesindeki kamu kurumları, yabancı misyonlar vs.) bildirilmiştir. abd büyükelçiliği de bu bilgiyi vatandaşlarıyla paylaşmıştır. peki bu istihbarat neden bizlere de duyurulmadı? şöyle ki eğer alınan her bilgi doğru kabul edilip duyurulsaydı sokakta hiçbir günün hiçbir vakti insan bulmak mümkün olmazdı. bu sebeple bilginin yayılmasına dair mit'e yapılan eleştirilerin doğru olduğunu düşünmüyorum. ama...
istihbarat birimleri yine yeniden çuvallamıştır. ülkenin başkentinde, meclise ve emniyet genel müdürlüğüne 300m, başbakanlığa 200m, milli eğitim bakanlığına 100m mesafede bomba patlatılmıştır ve bunun önüne geçilememiştir. peki bunun önlenememesinin nedeni? aslında çok kafa yormaya gerek yok iki temel sebebi var: birincisi, istihbarat faaliyetlerinin yoğunlaşma alanları(yurtiçi muhalifler ve suriye), ikincisi kaliteli istihbarat elemanı eksiği. hatırlarmısınız, ergenekon davası kapsamında bir erzincan dosyası vardı(saldıray berk ve ilhan cihaner'in de adlarının geçtiği). cemaatle hükümetin kol kola olduğu yıllarda, saldıray berk'i hedef alan, saldıray berk'le birlikte birçok subay ve astsubay'ın da suçlandığı, neticesinde birçok istihbarat elemanının açığa çıkarılıp görev yapamaz hale geldiği bir süreçti. netice : yola döşenen mayın sonucu bir askerimizin şehit olduğu 26 nisan 2010 giresun saldırısı. kadrolaşmadan ve cemaat operasyonlarından büyük ölçüde nasibini alan mit, siyasi iktidarın kendisine yönelik isteklerinin de farklılaşması nedeniyle bu tür eylemlerin tespit edilmesine yönelik operasyonel faaliyetlerinde zayıflama yaşadı, sonuç ortada.
sorumlu kim? ülkeye milyonlarca mültecinin kontolsüz bir şekilde dolduranlar, çözüm sürecinde terör örgütü tarafından yapılan faaliyetleri sinemada film izler gibi izleyip bu olaydan rahatsızlığını belirtenlere "hain" damgası vuranlar, güvenlik kuvvetlerinin elini kolunu bağlayanlar...
sorumlu kim? aldığı sadakadan hallice yardım kesilmesin diye ülke hakkındaki tüm düşüncelerini rafa kaldıran halk(gerçi çoğunun rafa kaldırılacak düşünceleri dahi olduğunu düşünmüyorum), kişisel çıkarlarını diğer tüm değerlerin önüne koyan sözde türk aydınları, tepki sönümlemekten ya da etkisiz tepki üretmekten başka bir işe yaramayan basiretsiz muhalefet, ülke her geçen gün daha fazla dibe batarken aydınlık günleri getirecek alternatif hareketler üretemeyen türk gençliği...
peki sorumlu kim? aslına bakarsanız sorumlu hepimiziz. göstermediğimiz(ya da yeteri kadar göstermediğmiz) tepkiler, vurdumduymazlığımız, balık hafızasına rahmet rahmet okutacak toplumsal hafızamız, ülkenin daha iyi bir yer olmasına dair düşüncelerimizi söylemden eyleme geçiremeyişimiz ...
"daha kötü hallere düşmeyelim" diye dua etmek istesem de o tren çoktan kaçtı, "umarım düştükten sonra çabuk toparlanırız".
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?