arkadasim makale okurken mutekabiliyet nedir diye sorar, ben de correspond diye yanit veririm. hemen anlar. iskoc bir adamin divan edebiyati uzerine yazdigi tezi okurken siirlerin orijinallerini anlamam, ingilizce cevirilerinden okurum, hemen anlarim. bu yuzden de dusunurum acaba turkce burada mi yozlasir, yoksa coktan yozlasmis midir diye.
kelimeler kendi omurlerine sahiptirler; ancak biz dil devrimiyle onlarin omrunu yok etmeye calismisizdir. birden oldurmeye girismisizdir hepsini. ozunu bulacagiz diye, en oz turkceyle konusacagiz diye. sonra her sey halk tarafindan tutulmayan ve tek anlamli kelimelerde toplanmaya baslamiztir. zenginligi yok etmisizdir. ifrat demek isterken de asiri demisizdir, tefrit demek isterken de. bir seyi sadece bir kelimeyle ifade etmisizdir. o yuzden de baska turlu ifade etme sekillerini hakim dil olan ingilizceye saldirak yapar olmusuz.
sonra daha da komigi yeni kelimeleri ilginc bir sekilde uretmeye baslamisizdir. kelamdan, sozden gelen koku reddedip kelime yerine sozcuku kullanmisizdir. soz-cuk. cik, cik turkcede kucultme eki olarak kullanildigindan etimolojik olarak bakarsak sanki kucuk soz demek istemisizdir. halbuki kelime, kucuk soz demek degildir.
yanlis anlasilmasin; malum konu cok musait. derdim dil devrimine karsi cikmak degil, sadece elestirmek ve uzerinde dusunmeye yoneltmeye calismak. latin alfabesinin gelmesi cok basarili bir eylemken dilde, kelimelerde boylesine yok etme eylemine gidilmesi cok basarisiz bir eylem olmustur. dolayisiyla turkcenin yozlasmasi bugun baslamadi, devrimin kendisiyle beraber gelen kacinilmaz bir sonuctur bugun yasadigimiz.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?