başrollerde henüz yüzünden bir önceki sansasyonel dizisinin pudrası silinmemiş nebahat çehre ile, "the magnificient" lakabı almış koskoca bir osmanlı sultanı gibi değil de her an haremdeki kadınlardan birine aşık olması işten bile değilmiş gibi bakan halit ergenç in oynaması hatasıyla başlayan diziyi uğraşılarak dikildiği ve epey para harcandığı belli olan kostümleri de kurtaramayacak maalesef.
kocaman adamların tek bir cümle ile ne istediğini anlatması gereken yerde 21. yüzyılda yaşıyorlarmış gibi çabuk çabuk ne konuştukları anlaşılmadan bir ton laf etmeleri o ihtişamı vermek yerine, olayı, sarayda geçen bir ilkokul müsameresine çeviriyor.
diziyi seyrettikten hemen sonra ümit meriç in seyyahların aynasında şehirlerin sultanı istanbul kitabını karıştırırken kanuni zamanında elçilerin kabulü başlığı altında devlet-i osmaniye nin kendisine gönderilen elçilere nasıl saygıda ve hizmette kusur etmeyerek karşıladığını ve ne gibi hediyelerle bezeyerek gönderdiğini okumak gafletinde bulundum. dizinin senaristi meral okay hanım o bahsettiği:
http://www.haberler.com/muhtesem-yuzyil-i-yazarindan-dinleyin-2149009-haberi/
binlerce kağıt ve doküman arasında buna denk gelmemiş olmalı ki senaryoya bağlı kalarak çekilen venedik elçisi sahnesinde, padişahın adamları elçiyi bir dövmedikleri kaldı huzura çıkarırken.
sarayda harem bölümü ayrıntısı ile işlenir ve padişahın keyfine düşkünlüğü üstüne basıla basıla verilirken, cariyeler kadar selamlık bölümüne kıymet verip biraz daha figüran alsalardı diziye, padişah kararlarını okurken küçük bir kasaba ilkokulunda öğretmenler toplantısı tadında olmazdı koskoca süleyman’ın tarihe mal olacak olan hükümleri.
sakallarının yapıştırma olduğu her halinden belli olan bir kaç dedikoducu paşa, öbür dizilerdeki dede rollerini yarım bırakmış da gelmiş gibi iğreti duran vezir rolündeki oyuncu, dönmeliğini kendine yedirememiş ama konuştuğu zaman sultan süleyman dan daha dirayetli cümleler sarf eden ibrahim rolündeki okan yalabık la osmanlı nın en muhteşem yüzyılı değirmenini döndüremezsiniz beyler.
valide sultanlar dizideki gibi sultanın koynuna o akşam giremediği için sızlanıp duran erkek çocuk doğurmuş hasekiye öyle merhamet eder miydi acaba? onun asıl derdi padişahın gönlünün hoş tutulması mı yoksa saraydaki en idare edebileceği en sözünü dinletebileceği cariyeden olma erkek torunu başa geçirterek hükümranlığının sona ermemesini sağlamak mıydı?
hemen burda beyazıt akman ın diziyle ilgili tepkisine kulak veriyoruz:
"osmanlı mirasının çok daha doğru anlaşılmaya başlandığı bir dönemde dizinin hollywood’u gölgede bırakan harem fantezilerine yer vermesinin kasıtlı olduğunu, bunun, kendi tarihiyle barışan halka bir misilleme olduğunu söyledi.
kılıçla başlayan, hayvan muamelesi gören kölelerle devam eden, çıplak cariyelerle biten dizi, ’barbar türkler’ kavramının tüm klişelerine haiz. kasım kasım kasılarak her akşam farklı bir cariyeyi yatağında bekleyen, beylik laflarla ahkâm kesen, dedikodunun bin türlüsünde uzmanlaşmış vasıfsız vezirleriyle poz kesen bu dizinin süleyman’ının, tarihteki kanuni ile uzaktan yakından alakası yok. üstelik dizinin başındaki yarı türk yarı tatar bir kavmin hıristiyan bir köyü yakıp yıkması ve dizinin asıl kahramanı olan sözde hürrem’in dramını başlatması da ayrı bir çarpıklık."
"batı’nın harem fantezilerinin bizzat kendi insanımız tarafından tarihsel gerçeklik olarak alınmasına bir anlam veremediğini ifade etti. orta doğu imparatorluklarını ’egzotik, despot, barbar, buğulu bir seks cenneti’ gibi göstermenin 18 ve 19. yüzyıldaki ingiliz ve fransız sömürgeci devletlerinin başlattığı, gayet de etkili bir gelenek olduğunu ifade eden akman, bunun arkasındaki amacın, pozitivist, bilimsel ve insani bütün değerleri kendi ipoteği altına almaya çalışan kurgusal bir ’batı’ kavramının yaratılmasından ileri geldiğini belirtti. hollywood’un bu geleneği hem kendi kamuoyunda, hem de dünyada ’mistik, barbar doğu’ algısı olarak yıllarca pekiştirdiğini kaydeden akman, ’bu sinemalarda, kadın haklarını hiçe sayan barbar erkekler, ya da muhammed adını taşıyan teröristler olması da aynı geleneğin ürünleridir.’ dedi."
"durduk yerde bu geleneğin niçin tekrar hortlatıldığına bir anlam veremediğini ifade eden akman, ’cumhuriyet dönemi ile osmanlı tarihinin barışmaya başladığı, tarihimizin çok daha iyi anlaşıldığı bir dönemde, türkiye’nin osmanlı coğrafyasındaki etkisinin wikileaks’te bile görüldüğü bir süreçte bu oryantalist imgelerin kendi kendimize yeniden hortlatılmasının tek bir cevabı olabilir: seks ile osmanlı tarihi pazarlamak ve reyting yapmak. daha da acısı, burada, son yıllarda osmanlı tarihi üzerine oluşan sempatiyi kırma çabası da söz konusu olabilir.
ucuz yazarlık, araştırma ve derinlik olmadan işe koyulduğunda her zaman bel altına vurur. elbette doğu medeniyetleri kusursuzluktan münezzeh değildir. ancak 15-16. yüzyıl gibi islam medeniyeti’nin altın çağlarından olan bir dönemi, halil inalcık hocanın deyimiyle klasik osmanlı çağı’nı resmediyorsak insanın elini vicdanına koyması, kılı kırk yararak iş görmesi gerekir. asmalı konak’ın mutfak dedikodularıyla osmanlı sarayı senaryolaştırılamaz. demokratik bir ülkede elbette isteyen istediği diziyi yapar, burada meydanı boş bırakmamak, gerekli kişilerin inisiyatif alarak daha sağlam yapımlara imza atmaları önemlidir.’ diye konuştu."
"beş yıllık bir araştırmanın ardından istanbul’un fethini romanlaştırdığı ’dünyanın ilk günü: imparatorluk-1’ isimli kitabının dizi yapılması görüşmelerinin devam ettiğini belirten akman, ’yapım gerçekleştiğinde böyle fiyaskolar yaşanmasın diye çok uğraşıyoruz. bir de şu var: kasıntıyla edebiyat karakteri olmaz. sultanın lakabı ’muhteşem’ diye hikâye de kendiliğinden muhteşem oluvermez; hakkaniyetli bir fatih portresi için, hikâyenizin de gönülleri fethedecek kadar azimli ve derin olması gerekir. aşk elbette olacak, ama batı’nın harem fantezileri ile değil.’ diye konuştu."
"akman, muhteşem yüzyıl’ın senarist ve yapımcılarının büyük ihtimalle hbo’nun rome ve spartacus gibi pornografik ögeler içeren son dönem tarihi yapımlardan etkilendiklerini ama osmanlı tarihinin bu ucuz oyunlara kaçmadan çok daha iyi hikâyelendirilebileceğini vurguluyor: ’oryantalist klişelere başvurmadan, bilgi ve belgeye dayalı olarak tarihi hikâyelendirmek, sekse ve şehvete kaçmadan da reyting rekorları kıracak hikâyeler kurgulamak perspektif ve donanım işidir. bu yüzden spielberg bile abraham lincoln’un hayatını film yapacağı zaman, ki en son projesi bu şekilde basına yansıdı, önce bir roman ya da arkasında araştırma yatan bir kitabın haklarını satın alır. sit com yazar gibi tarihî dizi ya da sinema yazamazsınız! inşallah doğru insanlarla çalışarak fatih yapımını gerçekleştirmek nasip olur."
"akman muhteşem yüzyıl hakkındaki sözlerini şu şekilde bitirdi: ’kimse yanılmasın, bu, bir müslüman osmanlı sultanı süleyman’ın değil, hıristiyan bir köle kızın osmanlı’yı sözde dize getirmesinin gerçek-dışı hikâyesidir."
hocanın dedikleri üzerine daha fazla denecek bir şey yok. zaten izleyici olarak bunları okumadan önce de dizide yolunda gitmeyen süleyman ın muhteşemliğine yakışmayan bir şeyler olduğuna hepimiz kanaat getirmiştik ki en güzel tepki babamdan geldi:
"neden osmanlıca konuşmuyor bunlar?"
tabii demek istediği milyonların anlayamayacağı bir ağda ile şekillenmiş cümleler değil ama biraz daha tarihi geçmişe dayalı bir şeyler sahnelendiğini belirten ağırlıkta replikler yazılabilirdi karakterler için.
ne demişiz: #984065 / ..bekleyeceğiz ve koskoca bir osmanlı tarihini de yaprak dökümü gibi popolarına benzetecekler mi göreceğiz.
gerçekçi, akıcı, çarpıcı, kısa diyaloglu, kurgusu mükemmel yapamadıktan sonra hiç yapmasınlar daha iyi diyorum.
hala aynı fikirdeyim. acırım heder olan o 3,5 milyon liraya!
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?