kant’a göre aklı kullanma cesaretidir kısaca. bilginin üzerinde düşünmeden onu benimsememek, sorgulamak, yeri geldiğinde karşı çıkmak, yeri geldiğinde onaylamaktır. zikrin özgürlüğüdür aynı zamanda. öğrenilen bilginin fikrini özgürce zihinden dışavurabilmektir. bunu yapan insanlar çoğu zaman yanarlar. yandılar. yakıldılar. ama dur bir dakika, nazım demedi mi,
ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak
nasıl çıkar
karanlıklar aydınlığa
diye.
haklıdır, haklıdırlar. yananlar, otellerde yakılan aydınlar, yanan bizlerizleriz ortalığa ışık saçan. bu ateş sönmez, yanar sonsuza kadar. çoğalmalıyız, genişletip büyütmeliyiz bu ateşi, karalar bizi kaplamadan evvel.
bir sürü insan görüyorum facebooktan ordan burdan gruplara katılıp bir militan gibi konuşup duran. biri " bugün savaş çıksa yarın giderim" diyor, öteki başka bir şey diyor... ama internetten demekle olmaz! ne vatanseverlik, ne devrimcilik ne başka bir şeylik böyle saçma sapan sanal yerlerden yapılmaz!
gerçekte bir şeyler yapmak lazım!
insanın aklına en sonunda mı gelecek karanlığın kasvetinde uyutulduğu, güdüldüğü? daha kaç bin insanın ölmesi gerekli halkın uyanması için? daha ne kadar çalacak çalar saatler, sirenler 9u 5 geçelerde uyandırmak için ama biz hep "5 dakika daha annecim" diyeceğiz!?
şu anda bunları düşünürken bile içim gidiyor. nereden nereye atladığıma bakıyorum. ama nafile. belki şu anda facebook propagandacılarından farkım kalmadı. ama elden başka ne gelir bilmiyorum. susup oturmak istemiyorum, ellerim kollarım bağlı durdukça koyundan farklı hissetmiyorum kendimi. nereye gidiyoruz böyle, bindik bir alamete gideyoz kıyamete.
daha güzel günleri görebilmenin ümidiyle yazıyorum bunları,
ve yaşıyorum böyle geçip giden günleri...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?