istanbullu olmak deyince akla bu şehrin binbir türlü güzelliğini yaşamak gelebilir ya da trafik çilesi, altyapı sorunundan dem vurulabilir.
en güzelinden en kötüsüne kadar sayılıp dökülebilir istanbul.
ama istanbullu olmak bunları sayıp dökmek değildir. çünkü bunları 1 hafta bu şehirde kalan herkes söyleyebilir.
yaptığı herşeyi istanbulluluk ve şehre sahip çıkma bilinciyle yapmaktır. bu şehir benim, ben bu şehre aidim. öyleyse sahiplenmeliyiz birbirimizi.
külfetlidir ama güzeldir istanbullu olmak.
şehrin kendine has doğasını güzelliğini bozacak herhangi bir hareketten kaçınmaktır: yere çöp atmamakla başlanılır mesela.
şehirli olmak rafineleşmeyi gerektirir. geldiğiniz memleketin örf ve adetlerini unutmadan, yaşadığınız şehrin sizden istediği güzellikleri harmanlayabilmektir: güzel ve düzgün bir türkçeye çabalamaktır mesela.
soruna sorun ekleyerek, günü kurtarmaktan kaçınmaktır: arabayı yanlış yere park etmemek gibi.
bu şehrin dün değil, binlerce asırdır var olan bir tarihin ürünü olduğunu bilmektir. sadece tabiatın verdiği güzelliklerle değil, yüzyıllar boyu harmanlanan, ilmek ilmek dokunan şaheserlerin sonucudur bu şehir. her köşesinde katman katman güzellikler vardır, insan eli değmiş, sanatla çoğaltılmış. tarihine, tarihi eserine sahip çıkmaktır. bir çeşmesinin lülesi kırılsa moralin bozulmasıdır istanbullu olmak.
ve "nerelisin?" sorusuna kesinlikle "istanbulluyum" diyebilmektir. çünkü yaşadığınız değil, atanızın yaşadığı şehri dillendirdiğiniz anda kendinizi bu şehirden ötekileştiriyorsunuz ve sırf bu hareket bile şehre ihanet oluyor. sonra o ihanet yüzbinlere, milyonlara varan mültecilerin sorumsuzluğuyla eriyen, tükenen, yok olan ve inatla tutunmaya çalışan bir istanbul silüeti çıkarıyor karşımıza.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?