hergün ölüm haberleriyle sarsılıyoruz. anlamsız savaşlarda anlamsız sebeplerle insanlar ölüyor her geçen gün. bir sürü sebep sunuyorlar önümüze. haberleri okudukça, insanların beyinlerini nasıl yıkadıklarını gördükçe, eğlencelerimizi, mutluluğumuzu ve mutsuzluğumuzu nasıl değişebildiğini farketttikçe şaşıp kalıyorum. bu askerler neden ölüyor ya da bu insanlar neden öldürüyor sorusuna binlerce mantıklı ve mantıksız cevaplar verebiliriz fakat çözüm bulabilirmiyiz işte bu nokta düşündürüyor insanı. yine bunun üstüne binlerce şey yazabiliriz ki yazıyoruz da genelde bu haberler yada buna benzer haberler aklıma nazım hikmetin bir şiirini getiriyor hep
akrep gibisin kardeşim,
korkak bir karanlık içindesin akrep gibi.
serçe gibisin kardeşim,
serçenin telaşı içindesin.
midye gibisin kardeşim,
midye gibi kapalı, rahat.
ve sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
bir değil,
beş değil,
yüz milyonlarlasın maalesef.
koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını
sürüye katılıverirsin hemen
ve adeta mağrur, koşarsın salhaneye.
dünyanın en tuhaf mahlukusun yani,
hani şu derya içre olup
deryayı bilmiyen balıktan da tuhaf.
ve bu dünyada, bu zulüm
senin sayende.
ve açsak, yorgunsak, alkan içindeysek eğer
ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak
kabahat senin,
- demeğe de dilim varmıyor ama -
kabahatın çoğu senin, canım kardeşim!
başka ne diyebiliriz ki...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?