diablo 3

zotac
ilk zamanlarda sıkılmadan oynuyorsunuz, elbetteki birinci ve ikinci serinin ardından grafiklerin bu kadar güzel olması normal. velhasıl 10 küsür yıllık bir zaman sonrasından bahsediyoruz. gelişmiş grafikler olması normal ama 2012 sonunda çıkan bir oyun için yeterli mi, o konuda katılmıyorum işte. yetersiz buldum bugünün teknolojisine.
ayrıca dediğim gibi ilk zamanlar beklentinin ve ne olacağın heyecanı ile sizi sıkmıyor fakat ısrarla aynı senaryoları tekrarlaması yavaş yavaş bıkkınlık yaratmaya, yeni karakter açıp farklı efektler göremeye zorluyor. bu da devamlılığı açısından eksiklik. her yeni başladığınız görevde artık biliyorsunuz ki, önce bir sürü amele yaratık gelecek sonrasında onların elite olanları gelecek ve akabinde son olarak da onların boss’ları gelecek.
tamam diablo nun zaten konsepti bu ama arkadaş, aradan geçmiş 10 bilmem kaç sene, o zamanlar oynayanların çocukları şimdi oynuyor, çocuk gidip de ebeveyninden teyit etmeyecek ya, baba sizin de zamanınızda boss dan önce böyle görevler oluyor muydu diye? bu kadar geçmişe bağlı kalmanın manası ne? bakın hikayeye bağlı kalmasın demiyorum, o yanlış olur du. ama kendi içinde de bir kısır döngüye girmeseydi bari. yani yaratıkların tipi değişiyor sadece işleyiş hep aynı.
bir de blizzard zaten world of warcraft cataclysm eklenti paketinden sonra iyice işi maddiyata ve reklama döküp, o eski zamanlardaki gibi oyuncularının rahatı için yapılan iyileştirmelerden uzak, daha çok ticari anlamda kendi yararına olan adımlar atmayı tercih etmişti. diablo 3’de de aynı durum fazlasıyla hissettiriyor kendini. düşünün level 9 sunuz, skeleton king’i öldürmek için odaya bir giriyorsunuz, ne olduğunu anlamadan ölüp gidiyorsunuz. ama gidip de müzayede evinden kendinize pahalı itemler satın aldıktan sonra, aynı skeleton king, sizi görünce kaçacak delik arıyor adeta. işte bu da son zamanlardaki izlediği politikayı tekrar gözler önüne sermiş ve 10 küsür yıldır bekleyen kullanıcılar için ciddi hayal kırıklığı yaratmıştır. en azından bende yarattı arkadaşları bilmiyorum. ayrıca maalesef ortamlardaki ambiyansları da hissettirmekte başarısız olmuşlar. yani ben skeleton king’in odasına girdiğimde daha kapı açılırken şimdi bu iblis karşıma dikilse acaba nereye kaçarım naparım diye kara kara düşünürken, gayet soft, enya vari müzikler ile karşıladı beni skeleton king. utanmasa iki kadeh kan ısmarlayıp, eski günleri yad’edecektik. iblissin lan sen, azcık gerginlik yarat, kükre tıksır bişeler yap. yok bu da olmamış.

sonuç olarak toparlar isek, piyasadaki alternatiflerini incelediğinizde ve hikayesi ile yine de verdiğiniz para için sizi üzmüyor. en azından bir denemekle pişman olmazsınız. ama bağımlı yapmayacağı kesin.

işte öyle.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol