anne babayı deli eden bir hastalıktır. çocukken uzun bir süre muzdarip olduğumdan hakkında başlık açmayı gerektirecek kadar yaygındır bence. her fırsatta top peşinde koşmaktan ve yakalamacılık oynamaktan kendimizi alamadığımızdan ve ayağımızda da paten gibi kaygan klasik okul ayakkabıları olduğundan sık sık yere düşmek de kaçınılmaz olurdu. dizlerin kabuk bağlamış yara bereler içinde olması bir yana, henüz yeni alınmış olsa da temiz ve sağlam bir pantolonla gezmek pek mümkün olmazdı. o dönem cılız bedenime koca kafam ağır geliyor olacak ki denge sağlamak zor oluyor ve yer çekimine yenik düşüyordum.
henüz ütüsü bozulmamış pantolonlarımın diz kısımları dikiş izleri ve içten yapılmış yamalarla dolu olurdu mecburen. bir gün yine yeni bir pantolon almıştı babam ve paçalarını yaptırmak için bi sokak ötedeki terziye vermişti. akşam almaya gittim pantolonu, üstüme giydim ve bilmediğim bir sebepten dolayı eve doğru koşmaya başladım. beklenen oldu. eve geldiğimde babamın "bakayım nasıl oldu paçalar?" sorusunun ardından gördüğü manzara "ne lan bu!! dizinde diş mi var" lafı eşliğinde okkalı bir tokatı da beraberinde getirmişti. en hafif düşüşlerden sonra bile yırtılan onca pantolon dizinden sonra ben de yavaş yavaş dizimde diş olabileceğinden şüphe etmedim değil.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?