carl gustav jung

fjhyf
analitik psikoloji ya da derinlik psikolojisi adlarıyla bilinen psikoloji ekolünün yaratıcısı.
ilk dönemlerinde, sigmund freud'un "dostum, veliahtım" hitaplarıyla psikanalizin geleceğini emanet ettiği öğrencisi olmuştur. psikanalizin erken dönem gelişimine katkıları büyüktür. insan ruhsallığındaki temel yaşamsal motivasyonu cinselliğe indirgeyerek açıklamak konusunda katı bir tutum sergileyen freud ile arası sonradan bozulmuştur çünkü jung bu bakış açısını, sırf dönemin bilimsel anlayışı tarafından kabul görmek amacıyla sürdürülen ve insan ruhunu anlamak çabasında psikolojiyi kısıtlayarak dar bir bakış açısına mahkum eden bir zorlama olarak görür. freud ise psikanalizi jung'dan koruma ihtiyacı duyar çünkü kurduğu bilimsel, klinik sistemi güvenilmez mitolojik, dinsel, felsefi ve antropolojik kaynaklar ile bozacağını düşünmüştür. bu iki büyük adamın yolları bir daha düzelmeyecek şekilde ayrılır.
jung, freud'un psikanalizini işlevsel sonuçlar veren bir kavramsallaştırma olarak görür. psikanaliz, insan ruhunda önemli bir rahatlama, nevrozlardan kurtulma ve özgürleşme etkisi yapmaktadır ancak jung bu dönüşümün sınırlı klinik bir sonuçtan öteye gidemeyeceğini ve zaman içinde "inatçı" ruhsal enerjinin yeniden eski durumuna benzer bir forma geri döneceğini iddia etmiştir. jung, bu görüşünü, haz ve agresyon temelli ruhsallık görüşünün kısıtlılığı ile gerekçelendirir. jung'a göre insan ruhu geçmişten gelen içeriğinden beslendiği gibi bir yandan da gelecekte varacağı yere yönelik itkilere sahiptir. geçmiş, yalnızca çocukluk yaşantıları değil ("arketipsel" dediği) milyonlarca yıllık evrim tarihine ait malzemeyi de içerir. geleceğe yönelik itkiler ise, insan türünü biçimlendiren devasa kollektif bilinçdışı işleyişin uzun vadeli yönelimine uyumlu biçimde etki eder. bilinç ise bu evrensel dev kaynağın içinde doğan nispeten zayıf bir yapıdır. yani bilinçdışı, freud'un dediği gibi bilince getirmekten kaçınarak dışladığımız içeriklerden ibaret değildir. jung, bu seviyenin altında kişinin kendi yaşam sürecinin ötesinde bir bilinçdışı yapıyı öngörür. insanın dünyaya dair algıladıkları, türe ait bilinçdışı arketiplerin (içi boş ama şekli belli kollektif yapılar) içinin bilince sahip insan tarafından bu arketiplere uyumlu deneyimlerle doldurulması olarak açıklar. akıl hastalığı ise, bilincin (zayıf yapısı nedeniyle) bu arketipsel yapıların gücü karşısında bütünlüğünü koruyamayarak onlara teslim olmasıdır. örneğin, "anne" bir arketiptir. bebek, kişi olarak annesi ile karşılaşmadan önce bu kavrama sahiptir ve ona yönelir. kişi olarak anne ise bebeğin zihnindeki bu arketipsel öncülün içini doldurur. bu bakış açısı freud için fazlasıyla spekülatiftir ve jung'u önce bu tip "aşırı"lıklardan vazgeçirmeye çalışmış ve kendi teorisine geri dönmeye davet etmiştir. beklediği karşılığı alamayınca da jung'u psikanalizin dışına atmıştır. jung ise kendi yoluna devam ederek görüşlerini analitik psikoloji olarak isimlendirmiştir.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol