18 haziran 2006 günlü birgün gazetesinde ödp genel başkanı hayri kozanoğlunun kampanya hakkındaki yazısı şu şekildedir:
birarada yaşama birlikte mücadele
ortadoğuda kriz derinleşerek sürüyor. yeni yüzler ve yeni dinamikler ortaya çıkıyor. irakta mukteda el sadrdan, lübnanda hizbullah lideri nasrallaha, filistinde ha-masın haniyasına, en son da iran devlet başkanı mahmut ahmedinejada kadar daha düne kadar adlarını duymadığımız liderlerin arkasında yerelde örgütlenmiş şehir yoksullarının desteği var. bağdattan basraya, gazzeden jenine, beyruttan sidona, tahrandan şiraza gecekondulardan, bakımsız mahallelerden yükselen bir isyanın sadece bilinen yüzü onlar. kapitalizmi aşmaya, düzeni değiştirmeye uzanan bir ufukları bulunmasa da, yardım ve uhrevi değil, dayanışmaya yönelik dünyevi çözümlerin ezilenlerin, dışlananların yaşamda bir ferahlama yarattığı ortada (tarık alinin bu konuda nefis bir analizi için bkz. new left revievvun mart/nisan 2006 sayısı).
gelelim latin amerikaya. venezüellada chavezin taban desteğinin yoksul mahalle-lerdeki halk komiteleri olduğunu herkes biliyor. nisan 2002deki abd destekli darbenin caracasın gecekondularından şehir merkezine akın eden milyonlar tarafından püskürtül-düğünü kimse unutmuyor. bolivyada ise, imf ve dünya bankası kaynaklı "şok terapi" sıradan insanın yaşamına bir kabus gibi çökmüş. örneğin, su özelleştirilerek, irak işgalini de bir kâr kapısı haline getiren bus tayfasının gözde şirketi bechtele verilmiş. su faturalari gariban ailelerin gelirlerinin üçte birini yutar hale gelmiş. el alto denilen tamamen yoksullardan oluşan bir kent ortaya çikmiş zamanla. işte önceki başkan lozzadayı alaşağı eden, mesayı taleplerini kabule zorlayan, en son da moralesi iktidara taşiyan onlar. belki de bolivyadaki en önemli toplumsal güç el alto mahalle komiteleri federasyonu. bu arada kendisi de aymara yerlisi olan mo-ralesin halkın bölüşüm talepleri yanında, kimlik ve tanınma taleplerinin de sözcüsü olduğunu unutmayalım.
türkiyede ise solun, gerek iktisadi, gerekse de kültürel anlamda "ötekileştirilen" geniş kesimlerin yaşadığı "öteki türkiye"ye nüfuz edemediği ortada. oralarda şeriatçılar, milliyetçiler, mezhepçiler pusulasız kalan, umutsuzluğa kapılan, kendine sığınacak bir dal arayan çaresiz insanları mühimmat deposu gibi kullanıyor. bölen, parçalayan, varlığı düşman yaratmaya dayanan zihniyetler yoksulları göğüs göğüse getirmekten kaygılanmıyor. gazi olaylarından, bazı 1 mayıslardan, yılbaşlarında taksimden, en son diyarbakırdan yoksulların gazabının potansiyel gücünü herkes biliyor. ama en tehlikelisi, yoksulların birbirinin kurdu haline gelmesi, birbirlerini kırması olur.
işte, "birarada yaşamayi savunma" çağrısı varoşların, yoksul mahallelerin patlamaya hazır bir barut fıçısına döndüğünü farketme, son anda "imdat" frenini çekme gayretidir aynı zamanda. bu çağrı belki ilk anda okumuşlardan, orta sınıflardan, belleğinde corumlar, maraşlar yer edenlerden karşılık bulacak. 25 haziranda kadıköy meydanında öncelikle sosyalistler, barışseverler, kamu çalışanları, sendikalı işçiler, demokrat mühendisler bulunacak. eğer bu inisiyatif o günden sonra mahallelere, sokaklar, gerginliğin diyalogsuzluğun hüküm sürdüğü yaşam alanlarına ulaşamazsa iyi niyetli bir aydın çabasının ötesine gidemez. yaklaşan tehlikeyi önceden görüp, tarihe kayıt düşmenin ötesinde bir anlam taşımaz.
"birarada yaşama" tabii ki hoşgörüyü, farklılıkları sindirmeyi, hatta zenginlik sayma-yi, karşısındakini anlama, dinleme iradesini içermeli. ama bununla yetinmemeli, uzun vadede haksızlıklara, eşitsizliklere, neoliberal politikalara karşı "birlikte mücadeleye" de uzanan bir ufku bulunmalı. sadece orta sınıfın yaşam tarzını koruma kaygılarına yaslanmanın değil, aslen yoksulların yaşam standardını yükseltmeyi önüne koyan bir anlayışın sol olduğunu herkese anlatabilmen.
not: daha fazla bilgi için www.biraradayasam.net e bakılabilir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?