neyse

sukela
web sitelerine ve forumlarına aşağıdaki adresten ulaşılabilen grup.
http://www.neyse.org

solistleri selim slovenya’ya gideceğinden ekşi limon’da olan son programları da ona veda partisi niteliğinde olacak.
sukela
solistleri selim’in dönmesiyle kaldıkları yerden devam eden grup. her cumartesi bronx’ta çalmaya başladılar bile.

http://www.myspace.com/neyseband
kertenkeleninkertmeyenkelesi
haydar ergülenden gelsin

’neyse’ demek iyidir, ’bu da geçer’ demek gibidir, geçmez, herkes bilir geçmediğini, geçmiş gibi yapılır. bazen ’gibi yapmak’ da iyidir, bazen öyledir, bazen geçer, hiçbir zaman geçmez. insan ’neyse’ demeyi hayli geç öğrenir, belki de geç değildir, tam vaktindedir. kimi bunda bir olgunluk bulsa da, bulunan şey zorunluluktan başka bir şey değildir. uzatacak ne var, insan ’neyse’ demeye başladığında, ’ne sabahtır bu mavilik ne akşam’ duygusunun da, yavaş yavaş ondan geçtiğini kabul etmeye de başlamış demektir. ikindinin akşam alacası dediğimiz o garip vakte değdiği yerdedir. hiçbir şey ’neyse’ demenin niye bunca dokunaklı olduğunu o ıssızlık anı kadar iyi anlatamaz.
sizin de ’neyse’ demekten, ’peki’ demekten yorulduğunuz olmuyor mu? ’neyse’ demenin, sanki her şeyi, herkesi, hayatı bağışlıyormuş gibi görünen, oysa unutmaktan, sineye çekmekten, uzaklaşmaktan başka bir şey olmayan kolaycılığı ağır gelmiyor mu? insan, ne kendini bağışlıyor gerçekte, ne de bir başkası gibi gelen hayatı, yalnızca unutmayı seçiyor. unutma! unutarak yaşayabilirsin diyor, içimizde varsa bir ses, belki de yaşarsan unutursun. unutarak yaşamak: ’neyse’ demek mi? her şeyi unutmak, kendini de unutmak için. geri alıyorum söylediğimi, ’neyse’ demek ’bu da geçer ya hu’ demek değil, kimse beni hatırlamasın, ben kendimi çoktan unuttum demek.
çok yorgunum hatırlamaktan demek, belki de başka hiçbir şey dememek. attila ilhan’ın dediği gibi: "insan bir akşamüstü ansızın yorulur/ tutsak ustura ağzında yaşamaktan" demek. yazı da yorar bazen insanı, ’neyse’ diye yazmak bile ağır gelir, kelimeler eline gelmez olur, ’nasip’ diye baktığın kelimeler bile gönülsüz, uzak durur yazıya. (bakınız: ’neyse’ adlı bu yazı.)
yalnızca yazı mı, şiir de yorar, şiir de yorulur, hiç başlanmamış, yarım kalmış şiirlerden söz etmiyorum, onlara heves yetmemiştir ya da heves o kadardır. şu tamamlanmış gibi duran, yayımlanmaya hazır, hatta yayımlanmış şiirler de bazen ’neyse’ yorgunluğunu taşır. tomris uyar’ın unutulmaz hikâyesi ’metal yorgunluğu’nu okuduysanız, beni daha iyi anlarsınız. uçakların yorgunluğunu anlatmak için kullanılan bu deyimden, insanın düşmesini, kelimelerin düşmesini de anlayabilirsiniz. metal yorgunluğu sürtünmeden kaynaklanıyorsa, insanın yorgunluğu da karşılaşmaktan, çarpışmaktan, kelimelerin yorgunluğu, insanın acısını alır diye, ağır cümlelere, dizelere bir teselli olarak yerleştirilmekten neden kaynaklanmasın? ’neyse’ diye başlayan bir yazı ne anlatabilir?
’neyse’ diye bir yazıyı okuyan bunda ne bulabilir? ’neyse’ diye yazan, yazmış bulunmakla kurtulabilir mi bu duygudan? ’neyse’ diye yazmanın ne faydası var? hiç. şimdi ’neyse’ demek iyi midir? isterseniz iyi olsun, biri ’hiç’ diye, biri ’terörist’ diye öldürülen iki çocuğun henüz sıcak gözleri üstümüzdeyken...
burası da kalbin, vicdanın, hiç yorulmasını beklemediğimiz şeylerin yorulduğu yerdir, insan hatırlamaktan, hatırlatmaktan yorulur.
belki bu yazıyı unutmak en iyisi, ben unutmaya hazırım, isterseniz siz de unutun. kelimeler beni bağışlasın, cümleler özrümü kabul etsin, siz de üzerinde durmayıp ’neyse’ derseniz... ’hali pür melal’im anlaşılmş olur: insan bazen en çok kendinden yorulur!
alorarola
ziynet sali’nin şarkısıdır. orjinali anna vissi’nin call me isimli şarkısıdır.

kalbim alışmaz, tenim karışmaz kimselere.
içim hiç yatışmaz, insanın insana ettiğine.
ama olanlar bi de yalanlar
senden kalanlar, canımı yakanlar
orta kararlar, diye alınanlar
yanına kalmaz bunlar zor zamanlar
neyse, her neyse.
zordur aşk üç kişilikse
neyse ama nedense
aklım kaldı bak her yerinde.
neyse, her neyse.
ölmez aşk yüzünden kimse.
neyse ama gücenme
ahım kaldı ah heryerinde
demek sen hiç rahat uyuma
bi de sen ona da dokunma
ama sen kimseye alışma
evet sen ona da yakışma.
senin attığın benim taptığım
her yalan cümle bir yanlış adım.
vuruldu durdu hassas tarafım
yanına kalmaz bu da son zararı

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol