en son üniversite yıllarımda yaptığım olmuştu bunu. her gün ya da her hafta yapıyor değildim ama bazı günler 1, bazı günler 2, hafta sonları 3 film izlediğim oluyordu. insanın geçirmiş olduğu yoğun sıkıntılı dönemden kafa olarak soyutlanmanın belki de en iyi yoludur film izlemek.
sonra okul bitti, evlilik, çoluk çocuk, daha sıkı aile ilişkileri, borçlar harçlar derken haftaların ayların tek bir film izlemeden geçtiğini fark ettim. ta ki çocuklar büyüyüp, ana babaya bağımlılıkları azalıp da biraz boş vakit bulabilince. günde birden fazla film izlenen buhranlı dönemler hep karanlık bir dönemmiş gibi kalsa da akılda aslında özleniyormuş da. belki de yine uzaklaşmak istediğim bir dönemden geçiyorum.
son bir kaç aydır tekrar evde film izlemeye başladım belli bir düzene göre. haftada 5 film izliyorum en az. 1 günde ikinci filme pek tahammül edemiyorum ama çerezlik bir şeyse, izlenebiliyor. çerezlik derken dandik filmleri kastetmiyorum. her ne kadar film ensdüstrisini tekeline almış olsa da bir filmin oskar almış olması hatta oskara aday gösterilmiş olması bile benim için önemli bir kriterdir. bu durum can sıkıcı aslında. oskar jurisine yakın yapımcıların, yönetmenlerin filmleri bir adım önde oluyor hep. arada kaynamış ve oskarın gölgesinin vurmamış olduğu çok enfes filmler de çıkıyor genelde. hiç hile hülle olmasa bile, en kötüsü oskar jürisinin zevk anlayışına endekslenmiş oluyoruz.
çoğu kesimce, salı akşamı öyle bir geçer zaman ki, çarşamba akşamı muhteşem yüzyıl, perşembe akşamı vadi, cuma akşamı feriha, cumartesi-pazar-pazartesi sürvivor izlemenin mecbur olduğu ülkemizde en iyi kaçış yoludur divxler.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?